"Ders çalışmak zorunda mıyız?"
Alex'in biçare isyanına, benzer bir sızlanışla ve omuzlarımı düşürerek destek çıktım. Ancak önümüzde yürüyen Iona, kütüphane kapılarından içeri girerken ani bir şekilde dönüp bize korkutucu bir bakış atmıştı. Ardından, birkaç saniye içerisinde, yüzündeki terör saçan ifadeyi siliverip kütüphanenin girişindeki masasında oturan Madam Pettie'ye sevecen bir gülümseme sundu. "İyi günler, Madam! Her zamanki gibi çok zarif görünüyorsunuz."
Madam Pettie, topuz yaptığı gri saçlarından çıkan tutamları eliyle düzelttikten sonra usulca gülümsedi ve arkadaşıma nazaran daha kısık çıkan sesiyle karşılık verdi. "İyi günler, Iona. Teşekkür ederim, o senin zarifliğin."
Madam Pettie çok masum bir kadındı. Sesini yok yere yükseltmeyen, gereksiz sözcük harcamayan, zarif ve nahif bir kadın. Tabii bu, damarına basmadığınız sürece geçerliydi. Kırmızı çizgisi olan şeyleri yaparsanız hayatınız boyunca rastlamadığınız ve uzunca bir süre aklınızdan çıkaramayacağınız cinste bir canavara dönüşebilirdi. Kitaplarına zarar verirseniz, bağırarak konuşursanız, kuralları çiğnerseniz işte o zaman bir başka Madam Pettie ile karşılaşırdınız. Yine de, ne kadar kızarsa kızsın ondan nefret edemezdiniz çünkü haklı olduğunu bilirdiniz ve özüne döndüğünde harika biriydi.
Madam'ın duyamayacağı mesafeye geldiğimizde yeniden bize dönen Iona, "Dersleri çok boşluyorsunuz." diye sitem etti. Yanından geçtiğimiz kitaplıkları, genel konuştuğunu düşünerek süzerken aniden çıkışmasıyla irkildim. "Evet, size diyorum kuzenler! Bu gidişle sınavlardan kalacaksınız ve Cynthia ile biz mezun olurken siz hayatınız boyunca burada sürüneceksiniz." diye tersledi bizi. Açıkçası tüm hayatımı Hogwarts'ta geçirmek beni fazlasıyla mutlu ederdi fakat onu kızdırmamak adına ellerimi omuz hizamda, teslim olurcasına kaldırdım ve omuz silktim. "Pekâlâ, Bayan Ward. Kurtarın bizi."
Cynthia ile birbirimize bakıp sırıttık.
Çikolata tonundaki saçlarını kulağının arkasına sıkıştıran arkadaşım, koluma girdi ve biz grubun başını çekerek bizi yönlendiren Iona'yı takip ederken kulağıma, "Brodie ile Sarah'ı duydun mu?" diye fısıldadı. Yüzümü daha da geniş bir sırıtış kaplarken başımı aşağı yukarı salladım. Onları duymayan var mıydı sahiden? "Beraber hastane kanadında geçirdikleri üç gün fazlasıyla yaramış anlaşılan." diye yanıt verdim, müstehzi gülümsememle. Kıkırdadı.
"Kim bilebilirdi ki birbirlerine çarparak süpürgelerinden düşüp hastanelik olmalarının bir ilişkinin başlangıcı olacağını?" diye devam ettirdi Cynthia. Bizim fısıldaşmalarımızı duyamayacak uzaklıktaki Iona, birkaç kitaplığın arasından masaların olduğu alana yönelirken arkamızdaki Alex soruya cevaben usulca elini kaldırdı. "Ben tahmin etmiştim." Cynthia'nın yüzündeki gülüş bir nebze küçülürken kaşlarımı kaldırdım ve inanmaz bakışlar yönelttim kuzenime. Cynthia'nın yanında olma iç güdülerim, dudaklarımın arasından sözcüklerin fırlamasına sebebiyet vermişti. "Sen süpürgenin üzerinde Quaffle'ı kovalamakla meşguldün, Execratus. Tahmin yetilerinin berbat olduğunu da atlamamak gerek, tabii."
Cynthia, Alex hiç konuşmamışçasına kulağıma yaklaştırdı dudaklarını. "Duyduğuma göre sürekli seralarda buluşuyorlarmış. Profesör Regina da yokken fırsatı değerlendirmeye karar vermişler." diye mırıldandığında, bunu daha evvel öğrendiğimden başımı aşağı yukarı salladım. Kitaplığa çarpmamak için Cyn ile kendi bedenimi hafifçe sağa çekip, Iona'yı takip ettim. Ortalıkta olmayan, güzel ve boş bir masa arıyordu Iona. Bir yandan da bazı kitaplıklardan kitaplar alıyordu. Yeniden Cynthia'nın tarafına eğildim. "Bazıları, Brodie'nin tek derdinin kenarda köşede Sarah'la öpüşmek olduğunu iddia ediyor tabii. Hogwarts dedikodu ağındaki tek gündem bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐏𝐈𝐑𝐈𝐓𝐔𝐀𝐋, 𝘸𝘪𝘻𝘢𝘳𝘥𝘪𝘯𝘨 𝘸𝘰𝘳𝘭𝘥
Fanfiction"Biz olmasaydık, siz asla olamazdınız." Alevleri ile yerküreyi yıkayan yangın, her yeri kızıla boyuyor... Hâlâ sıcak küller, rüzgârın hıncıyla savrulup dört bir yana dağılıyor... Tabiat anadan gözyaşları dileniyor biçareler. Felaketten geriye kalmış...