Portal Açılmadan Yedi Gün Önce 23 Albatros 1718

17 5 0
                                    

"Ağaçları ne kadar meyvesiz ve kurumuş olursa olsun, küllerinin altından yeni fidanları filizlenmediği yangın, vahşi bir yıkımdan başka nedir ki?"

Skyhtes

"Dikkatli olun. Evet... Aynen böyle."

Skyhtes yeni harita düzenine göre evlerin inşasını kontrol ediyordu. Eski evlerin yıkımı neredeyse bitmişti ve doğu tarafından yeni evlerin inşaatına başlanmıştı. Artık Zegâlliler daha büyük evlerde oturacaktı. Geniş sokaklarda dolaşacak ve evlerin ortasındaki hoş meydanda vakit geçireceklerdi.

Skyhtes'in şehrin düzeni için belirlediği heyet, hâlâ nehrin sokaklara küçük kollar halinde dağılıp bütün evlerin içinden su geçmesini sağlayacak yöntemler üzerinde çalışıyorlardı.

Değişen tek şey şehir değildi. Halk da yeni yaşamından oldukça mutluydu. İnsanlar ağır kayaları, kaldırırken çukur kazarken, dinlenirken hep gülümsüyordu. Tıpkı sayım gününe giderken olduğu gibi içten bir gülümseme. Her ne kadar zorlansalar da yaptıklarının kendileri için olduğunu biliyorlardı. Mitra'nın mutluluk hakkında söylediklerini şimdi çok daha iyi anlıyordu. Evet, eskiden de kendilerini mutlu zannediyorlardı ama bu, gerçek mutluluğu bilmediklerindendi.

Bir hafta için gayet iyi bir gelişme, diye düşündü Skyhtes. Boruların çaldığı ve tüm kozdavların teslim olduğu günü hatırladı. İnsanların çoğunun yüzündeki korku dolu ifadeleri. İsyana katılanlar bile yaptıklarının doğruluğunu sorgular gibiydi. Bilinmezlik en kötü yaşamdan daha korkunçtu anlaşılan. Halkın güvenini kazanmak ise savaştan da zordu. Herkesin bahçeye toplayıp onlara konuşma yaparken anlamıştı bunu.

Geçen bir hafta boyunca savaşın izlerini silmeye çalıştılar. Yüzlerce ölü ve bir o kadar da yaralı. Yaralıları sarayın bahçesinde kurdukları çadırlara taşırken bir şeyden kesinlikle emindi. Savaşın bir kazananı yoktu. Olamazdı da. O sadece yıkım ve acıdan ibaretti. En zalim düzenden bile daha fazla.

Asıl zafer savaştan sonra yapılanlarla belli olurdu. Yıkılan her şeyin daha iyisini yeniden inşa ederek. Yoksa ağaçlar ne kadar meyvesiz ve kurumuş olursa olsun küllerinin altından yeni fidanları filizlenmediği yangın, vahşi bir yıkımdan başka neydi ki?

"Lider Skyhtes, biraz gelebilir misiniz?"

Skyhtes düşüncelerinden sıyrıldı ve sesin sahibine döndü. "Bana öyle seslenme demiştim," dedi ona doğru birkaç adım atarak. "Henüz liderliği hak edecek bir şey yapmadım."

Larsa tek gözünü devirdi. "Nasıl diyorsan öyle olsun. Kayıplar hakkında bilgi vermek için geldim."

İnsanların arasından uzaklaştılar ve yenilenmek için yıkılmış binaların arasında dolaşmaya başladılar. Skyhtes hâlâ onun tek gözlü haline alışmaya çalışıyordu. "Kuleler bizim gözümüzdür. Sen bizim bir gözümüzü aldın, bizde seninkini alacağız..." Sargon'un bu sözlerini her hatırladığında tüyleri diken diken oluyordu.

"Bir gelişme var mı?" dedi göz bandını önemsememeye çalışarak. "Kadim kitaptan ya da kaybolanlardan?"

Larsa öne düşen saçını kulağının arkasına attı. "Kadim kitaptan iz yok. Aynı şekilde kralın ailesinden, yüksek rütbeli saray halkından ve kaçan kozdavlardan da. Bakanların cesetlerini ise doğu surlarının altındaki zindanlardan birinde asılı bulduk." Larsa yüzünü ekşitti. O manzarayı hatırladıkça midesi bulanıyordu. "Belki haftalarca orada asılı kalmışlar."

Skyhtes Khimaria'nın söylediklerine hak vermişti artık. Savaş başladığında kralın maiyetindekiler diğer şehirlerle bağlantılı olan tünellerin birinden kaçmış olmalıydılar. İyi de Sargon neden onlara katılmamıştı? "Peki ya Aun'dan haber var mı?"

Gölgenin Kıyameti: AluvantazarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin