22. Gün 6 Kuzgun 1718

27 3 2
                                    

"Beni kalbinde yaşat. Ama kalbini benimle öldürme."

Seth

Valamir, ordunun biraz gerisinde, seçtiği özel bükücü birliğiyle son kez planını gözden geçiriyordu. Eğer kazanmak istiyorlarsa, yarın güneş doğmadan önce saray kalesinin en üst surlarında olmaları gerekiyordu. Yani dünya üzerinde kayıp diyardan sonra ulaşması en güç yerde.

"Ne derseniz deyin, ben ne o kadında ne de Brithic'e güveniyorum." Mektubu getiren kişi Mezulla'ydı. Yani o gece Levy'nin ölümüne sebep olan kişi.

"Başka şansımız yok," dedi Valamir. "Bizi oraya ulaştırabilecek tek kişi o."

"Birkaç gün önce Tuxmon tarafındaydı, sonra benim tarafıma geçtiğini söyledi ve beni sırtımdan vurdu. Şimdi de bu. Sence bunun bir tuzak olduğunu anlamak için daha ne olması lazım?"

"Brithic'i tanırım," dedi Valamir. "Çıkarları neyle uyuşuyorsa oraya yönelir."

"Senin kazanman ona ne fayda sağlayacak ki?" dedi Panthea. "Ülkesine saldıran bir komutansın sen."

"Bunu onunla konuşmadan öğrenemem," dedi Valamir ayağa kalkarak. "Hazırlanın şafak sökerken yola çıkıyoruz."

***

Ok-Chi, Yedi bin kişilik ordusuyla, soylu kalesinden Naros'a doğru yola çıktı. Tuxmonlu gencin verdiği silah haritası ve beş toprak kıran dışında elle tutulur bir avantajı yoktu. Samuraylar balonlara binmeye de çekinir olmuştu. Balonları kontrol eden bükücülerin çoğu ölmüştü zaten. Barutları azalmış, ziftleri bitmişti. Siu ve Patsu'dan da haber alamıyorlardı. Yani savaşta yalnızlardı.

Artık tek ümidi Valamir'in Lugal'ı öldürebilmesiydi. Eğer bu olursa, veliahttı olmayan Tuxmon karışacak ve Zuhan topraklarına saldırması gecikecekti. Ona göre bu savaş çoktan kaybedilmişti. Yapılabilecek tek şey kahramanca savaşıp, ölürken düşman ordusundan götürebildiği kadarını beraberinde götürmekti.

Siu ve Patsu ona yardım edemezdi. Dunal'dan gelen son birlikte. Kyros da.

"Hazır mısınız aslanlarım?" diye kükredi Ok-Chi. "Gidelim ve kuzeylilere kan kusturalım."

Samuraylar hep bir ağızdan naralar atmaya ve kılıçlarını kalkanlarına vurmaya başladılar.

"Belki de hiçbirimiz buradan canlı çıkamayacağız. O yüzden ölmemek için değil öldürmek için savaşın."

Ok-Chi elini yumruk yaparak havaya kaldırdı. "Gidelim ve yeni bir destan yazalım."

Zuhanlılar aç kaplanlar gibi koşmaya ve düşmanına saldırmaya başladılar. O esnada hiçbiri Naros'tan gelen yardımın farkında değildi.

***

Naros halkı ellerine geçen ne varsa silah olarak kullanıp Tuxmonlulara saldırıyordu. Tırpan, balta ya da taş. Ancak sayıları o kadar fazlaydı ki şövalyeler onlarla baş edemiyordu.

"Sağdaki evin mahzeninde bir düzine kadar piştov var," diye işaret etti Trisha Levy'le yerleştirdikleri silahlardan aklında kaldığı kadarıyla. "Dört sokak ötede de birkaç top olacak."

İsyancılar Trisha'nın dediği yerlere dağıldılar ve bulabildikleri silahları kendi aralarında paylaştılar.

İşte isyan çıkartmak bu kadar kolay. Diğerlerinin topladığının üç katı insanı toplamak yalnızca iki gününü almıştı. Tek yaptığı nüfuz sahibi olan soylulardan birkaçını ikna etmek olmuştu. Zor yolla tabii. Ardından onların loncalarından aldığı destekle büyük bir grup toplamıştı. Zavallı insanların ne için savaştıklarından bile haberleri yoktu. Hepsi eğitimsiz, gönüllü kölelerdi. Efendilerine taparcasına itaat eden köleler. Kyros'un Naros isyanını ona bırakmakla ne kadar haklı olduğunu bir kez daha anları o an. Tabii şu an onun karşısında savaşıyordu. Orası ayrı.

Gölgenin Kıyameti: AluvantazarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin