13. Gün 42 Albatros 1718

23 5 0
                                    

"İnsanlar bilmedikleri şeyden korkar, prenses. Korktuklarından da nefret ederler."

Ansa

"Bundan emin misin Ansa?" Rhoslyn iki elini önünde birleştirmiş, kaygılı gözlerle nedimeye bakıyordu. "Ben de seninle gelmeliyim."

"Yapamayacağınızı biliyorsunuz, prenses. Buna izin veremem."

Ansa yatağın çarşafından kestiği örtüyü burnuna kadar çektikten sonra kapıya yöneldi. "Merak etmeyin. Yalnızca yarım saat sürecek. Eğer çok gecikirsem ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz."

"Gizlice soylu kalesine gidip sepetlerle kaçmaya çalışmak," diye tekrarladı Rhoslyn."

"Sizi muhtemelen orada bekliyor olacaklar ama daha iyi bir seçenek yok. Size güveniyorum."

"Bana güvenmene gerek kalmayacak. Bunu birlikte yapacağız zaten."

Ansa örtünün altından belli olmadığını bilse de tebessüm ederek odadan ayrıldı. Kapıyı arkasından kapattığı an bilinmezin bütün tehlikeleriyle baş başaydı. İlk birkaç adım bu düşüncenin verdiği korkuyla savaşarak geçti.

Daha sonrasındaysa zihni çok daha önemli şeylerle meşguldü. Rhoslyn'e söylediğinin aksine bir değil, üç ihtimal vardı. İlki Arfa'nın darbe planını Kyros'tan habersiz devreye sokmasıydı ki bunun olduğunu pek sanmıyordu. Jezabel onun Kyros'a fazla güvendiğini ve ona danışmadan hiçbir hamle yapmadığını söylemişti. Kaldı ki geçen gece odasına girenler kraliyete bağlı şövalyelerdi.

İkinci ihtimal; deşifre olmuştu. Yaptığı bir şey onu ele vermiş olmalıydı. Belki kralın odasına bıraktığı mektuplar, ya da okçuluğundan şüphelenen birileri... Ama onu en çok korkutan ihtimal üçüncüsüydü; içlerinde bir hain vardı.

Özellikle de son ihtimalden dolayı dikkatli olmalıydı. Kimseye güvenemezdi. Jezabel'e bile.

Koridora çıkar çıkmaz sağ tarafa döndü ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Rhoslyn koridorun sonunda kullanılmayan eski merdivenler olduğunu söylemişti. O merdivenler sayesinde en alt kata inebilir ve diğer kalelere gidebilirdi.

Acaba Razon'ı bulmalı mıydı? Ama buna vakti yoktu. Belki yarın şansını deneyebilirdi. Şimdiyse kalede olan olayları öğrenip geri dönmesi gerekiyordu.

Yaklaşık bir saat sonra geri dönen Ansa ne yapacaklarına karar vermeliydi. Evet, Arfa darbe denemesinde bulunmuştu ancak şu an için saraya sıçramış bir olay yoktu. O halde deşifre olmuştu. Şimdilik en iyi seçenek birkaç gün daha bu yalanı sürdürüp Kyros il e iletişime geçmek gibiydi.

Ansa zihnindeki düşüncelerle kapıyı çaldı. Dört kez üçlü ritim. Tak... Tak, tak. Kapının açık olduğunu üçüncü çalışta fark etmişti.

"Prenses?"

Ansa dikkatli adımlarla içeri girdi.

"Buradayım," diye sesledi Rhoslyn.

Nedime bu sesi duyunca rahatladı. "Acaba kapının neden..."

Ansa odaya girince gördüğü şey karşısında dona kaldı. Prensesin yanında üç tane muhafız vardı.

"Üzgünüm Ansa. Ama halamı başka türlü durduramayız."

"Rhoslyn. Sen ne..."

Birden arkadan gelen birinin boğazını sıkmaya başlamasıyla nefessiz kaldı. Çaresizce boğazını sıkan koldan kurtulmaya çalışırken, Jezabel'in acımasız bakışları hatırladığı son şeydi.

***

"İşaretimle içeri girin. Tekrar söylüyorum, önceliğimiz prensesi kurtarmak." Albay Kyros Naros'un en üst katında ciddi tavırlarla şövalyelirinin önünde volta atıyordu.

Gölgenin Kıyameti: AluvantazarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin