Portal Açılmadan On Dört Gün Önce 16 Albatros 1718

20 5 0
                                    

"Duygu yüklüyken insanın beden çok fazla enerjiyle dolar, basit bir hareketi yapamaz hale gelir. Ama çok daha büyük şeylere odaklanırsa gerçek gücüne kavuşur

Vemund

Skyhtes balıkçıların mekânı azhaya geldiğinde kimseyi bulamadı. "Trinan?" ses gelmedi. Aslında bu oldukça ilginçti. Şimdiye kadar buranın boş kaldığını hiç hatırlamıyordu. Hiç değilse yaşlı balıkçı her zaman tezgâhın başında bardakları temizlerdi.

Kendisiyle birlikte göktekileri inkâr eden iki yüz kişilik grubu bulabilme ümidiyle alt tabakanın oturduğu mahalleye yöneldi. Yokluğunda bu sayının daha da arttığını umarak.

Etrafına bakınca her şeyin tıpkı bıraktığı gibi olduğunu fark etti. Aynı yıkık duvarlar, aynı taş yollar ve aynı sahte düzen. Gerçi ne bekliyordu ki? Onlarca yıldır her şey aynıydı burada. Aynı, sıradan ve kör tekrara dayalı.

Pınara ulaşmak üzereyken arkasından gelen sesle bir an duraksadı.

"Trinan?"

"Evet, benim," dedi bir ağacın dalından yere atlayarak.

"Herkes nereye kayboldu?"

"İnsanların çoğu bu savaşın göktekilerin düşmanları tarafından başlatıldığını düşünüyor. O yüzden evlerine saklanmış, yardım bekliyorlar."

Skyhtes gözlerini devirip derin bir iç çekti. "Aman ne harika." Bazen onların düşünce yapısını anlamak imkânsız hale geliyordu.

"Bir de meydandaki saray görevlisi var," diye devam etti Trinan. "Bence görmek istersin."

Skyhtes, Trinan'a sorması gereken onlarca şey olmasına rağmen bunları es geçerek, "O halde gidip bir bakalım," dedi.

İkili alt tabakanın bulunduğu mahalleye doğru yola çıktılar. Giderken birkaç kozdavla karşılaştılarsa da hiçbirisi Skyhtes'in kim olduğuna bakmakla uğraşmadı. Dojhanlar tarafından saldırıya uğramışken her mavi gözlüye dost muamelesi yapıyorlardı.

Ben de tam olarak bundan yararlanacağım.

***

Vakit öğleni çoktan geçmiş fakat Vermund'dan henüz bir haber gelmemişti. Orduyu daha düzgün bir planla saldırmaları için geri çeken Nasatya kuşatmaya ne kadar devam edebileceklerini düşündü. Bir ya da iki gün daha fazla değil. Gemileri terk ederken yanlarına pek bir erzak almamışlardı. Planda pınarın daha önce ele geçirilmesinin istenmesi bu yüzdendi. Gemilere ulaşabilmek.

Kasığına saplanan okun acısıyla haykıran kozdav da artık bir şeyler yapması gerektiğini hatırlatır gibiydi. Geri çekilmelerinden bu yana saatler geçmişti ve hâlâ duvarların arkasından çıkamıyorlardı. Yürüyen duvarlarla bir yere kadar gelebilmişlerdi ancak sonrası için duvarın boyunu arttırmaları gerekiyordu ve Kozdavlar üç metre yüksekliğindeki yürüyen duvarları çok da taşıyamazlardı. Normal zamanlarda bile duvarlar bir buçuk metreyi nadiren geçerdi ve savaşçıların duvarın arkasında eğilmeleri gerekirdi.

Yaralı kozdavı duvarın arkasına çekmeye çalışan bir başkası kafasına isabet eden bir okla yere yığıldı. Nasatya her ölen kozdavdan dolayı kendini suçlarken surların üstüne çıkabilmenin yollarını arıyordu. En mantıklı yol komutan Vermund'un gelmesiyle üzerlerindeki ok atışlarının hafiflemesini beklemek ve doğru an geldiğinde toprak rampalarla surları aşmaktı. O zaman kozdavlarının yarısını kaybetmezse tabii.

Böyle olmamalıydı. En başta yapılması gereken şey belliydi aslında. Önce pınarı ve tohayı ele geçirecek, gücü düşen sarayı en sona bırakacaklardı. Gel gör ki planın tek bir harfine bile uyamamışlardı.

Gölgenin Kıyameti: AluvantazarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin