Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen<3
Sıkıntıdan ne yapacağını şaşıran jisung kendisini dosyalarla beraber odasına atmıştı.
Işık aldığı için sonbaharın son günleri de olsa oldukça sıcak olan oda içindeki çiçeklerle jisungun sıkkın ruhunu sakinleştirmiş ve gelecek ile ilgili düşüncellere itmişti.
Kasım ayında olacak davetten sonra onlara başvuran davalılar ve davacılar ile görüşmesi gerekiyordu. Bu yüzden de onlar hakkında bilgi edinmeye çalışıyordu. Ancak kendi şirketinin müvekilleri olsa bile özel bilgileri sanki bir sır gibi ondan saklanmıştı ve istediği an onlara ulaşamaması da onu sinirlendiriyordu.
"Bebeğim müsait misin?"
Kapının tıklanması ve açılması o kadar hızlı olmuştu ki içeriye giren annesiyle bir anda şaşırmıştı jisung."Evet anne müsaittim. Buyur gel."
Ha-rin onu gülümseyerek karşılayan ve odasına davet eden oğluna gülümseyerek içeri girip yatağın küçük kalan boşluğuna kendini sıkıştırmıştı.
"Nasıl gidiyor? Zorlanıyor musun güzelim?"
Jisung annesinin meraklı haline bakarak derin bir nefes vermişti.
Kuzeni Byung-ho ve amcası Teamin büyükbabasının gözüne girmemesi için ellerinden gelen herşeyi yapıp onu başarısızlığa sürüklüyordu ve bunu sadece iki gün içinde başarmışlardı bile. Ancak jisung bunu yapmalarına izin vermeyecekti. Madem buraya kendini kanıtlaması için getirilmişti onlara istediklerini verecekti.
İkiside biliyordu. Bunun bu kadar kolay olmayacağını. Sonuçta 60 yıllık bir şirketin 30 yıllık çöp gibi bir geçmişi vardı ve ailenin ilk torunu o çöplüğe kral gibi konmuş yerini de başkasına bırakmayacak gibiydi."Elimden geleni yapıyorum prenses Han. Sizi gururlandırıp şereflendireceğim."
Bir şövalye edasıyla annesiyle konuşan jisung ikisinide güldürmüştü.Ha-rin ona güveniyordu. Oğlunun kendisinden gelme asil kanı bütün zorluklara göğüs gerecek kadar güçlüydü. Han soyu başarısızlıkları kabul etmezdi.
...
"Minho!! Herkes seni büyük oda da bekliyor. Hadi!"
Minho kendisini aşağı katan çağırıp üst kata çıkan chan hyunguna bakmış ve omuzlarını silkmiş ardından işine davam etmişti.
Bütün ev halkı bilirdi ki minho sabah çiçeklerini sulamadan kahvaltı bile yapmazdı.Elindeki büyük çiçek sulama kabıyla bazıları saksıda bazılarıda toprağa ekilmiş çiçeklerin arasında dolanırken gözleri boynu bükülmüş orkidelere takıldı.
Dün hiç bir sorunları yokken böyle eğilmiş olması modunu düşürmüştü. Ona da su verip yapraklarına narince dokunmuş ve onu sevmişti. Çiçek ilgi isterdi ve minho orkidesini ihmal etmişti.
Bir süre daha kalan çiçekleri suladıktan sonra bahçeye göz gezdirmiş ve tatmin olmuş bir şekilde ellerini yıkayarak içeri girmişti.
Mutfaktan geçerken gördüğü elmayı elinde çevirmiş ve tişörtüyle tozunu aldıktan sonra büyük bir ısırık alarak üst kattaki odaya ilerlemişti.
"Sonunda!" diye bağırdı felix. Fazla sabırsız bir yapısı vardı.
Chan ikisinin didişmemesi için hemen ipleri eline almış ve küçük bir kağıdı masanın üzerine bırakmıştı."Bu ne hyung?"
Hyunjin uykulu gözlerle elini masaya atmış ve kağıda bakmıştı. Dün gece uzun soluklu bir online oyun daveti almış ve geceyi sabahın erken saatlerinde galibiyetle sonlandırmıştı"Ghim Kun-woo'nun bu ay ki planı. Torunu peterin başa geçmeden önce katılmasını istediği davalar."
Herkes şaşkınlıkla en büyüklerine bakarken Chris omuz silkmişti. Ghim malikanesinde elbette tanıdıkları vardı ve çok önemli olmayan bilgileri bu şekilde rahatlıkla alabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love seeking revenge Minsung
FanfictionBir insanı sevebilirsiniz , eğer onu yeterince iyi tanımıyorsanız. Tabi bazen bu teori değişebilir de Bir insanı sevmeye de bilirsiniz en nihayetinde , eğer onu yeterince iyi tanımıyorsanız.