Oy ve yorum yapmayı unutmayın<3
Güneşin sarı ışınlarını yüzünde hissederken yavaşça gözlerini açmaya çalışmıştı ancak açılmaya başlayan göz kapakları vücudunda ki diğer ağrıları da hatırlatmak ister gibi sızlarken jisung bedenin kendisine olan büyük ihaneti ile yüzünü buruşturdu.
Dün gecenin anıları birer birer aklına dollarken yerinden kıprırdanıp kısık gözlerle etrafı inceledi bir süre. Etrafındaki koltuklar da üstleri başları dağılmış dört adam vardı.
Hepsini incelerken dün kendisine çarpmamaya çalışan adamın yüzüyle gözleri oraya kilitlendi.
Boğazındaki yumru büyürken başı dönmeye başlamıştı.Vücudunu zorda olsa kaldırıp olduğu yerde ileri ve geri yürümeye başladı. Düşmeyeceğinden emin olduktan sonra salonla birleşik mutfağa ilerleyip bir bardak su aldı.
Onu yudumlarken gözlerini içerdekilerin üstünde bir daha dolaştırırken boğulduğunu hissetti. Biraz temiz hava gerekliydi. Zaten hâla Byung-ho'nun ona yaptığı şeyi sindirememişken bu kadarı ona ağır gelmişti. Güçlü sandığı karakteri sandığından daha çabuk parçalanmış ve bir kusurmuş gibi sakladığı kırılgan benliğini ortaya çıkarmıştı.
Etrafına ve bulunduğu salonda da gözlerini gezdirip en son mutfağın cam kapısını sessizce açıp oradan dışarıya sızlayan bedeniyle süzüldü.
Büyük ve rengarenk çiçeklerle dolu bahçe nefes almak isterken nefesini kesmişti. Hep hayaliydi uçsuz bucaksız Ghim malikanesinin bahçesine böyle bir bahçe yapmak. Ancak Teamin amcasının karısının böcek fobisi olduğu için buna izin verilmemişti.
Oldukça saçma bir bahaneydi kendi odası çiçeklerle dolu ve kapalı bir alanken bir tane bile böcek çıkmamıştı. Sadece mutlu olmaması için saçmalamışlardı ve istediklerini elde etmişti.
Yavaş adımları bahçeyi gezerken her bir çiçeğin kokusunu içine çekmek ister gibi burun deliklerini açmıştı. Sızlamıştı sızlamasına ama cenneti tatmak için değer dedi içinden.
Ellerini narin, mor yapraklı sümbülerin üstünde gezdirirken içini huzur kaplamış ve içerdeki huzursuz ve tedirginliğini unutmuştu.
Sarmaşık mine çiçekleri duvara montelenmiş en güzelleri benim der gibi kendilerini sergilerken, manolya ve freyza çiçekleri kendilerini seçmelerini ister gibi mis kokularını salgılıyorlardı.
'Evet' dedi jisung 'evimdeyim. Ait olduğum yer burası.'
Gözleri etrafı biraz daha tararken bu sefer gözleri yaseminlerin ilerisindeki boynu bükülmüş orkide de takılı kaldı.
Bu kadar özenip bütün çiçeklerle ilgilenen kişi neden bu narin çiçeği bu şekilde ilgisiz bırakmıştı ki?Elindeki yarım bardak suyu orkideyi beslemesi için kökünde gezdirdikten sonra yavaş dudaklarını yaprakların üstünde gezdirmişti.
"Merak etmeyin. Sahibiniz sizin ne kadar güçlü olduğunuzu bildiği için ilgi isteyen diğer çiçeklerle ilgilenmiş olmalı. Onu yanıltmamalı ve size olan güvenini boşa çıkartmadan parlamalısınız.
Sizi görünce ' işte benim savaşçı çiçeklerim' demeli."Orkidelerle biraz daha sohbet etmiş ve çöktüğü yerden sızlanarak kalkmıştı.
Gözleri bu sefer canlı kırmızı rengiyle göz kamaştıran şakayık çiçeklerine ilişti.Bir gül zerafetinde ve güzel kokusuyla orda bütün ihtişamıyla duruyordu.
Yurtdışında annesiyle sohbetlerinde babası her kırmızı gül almayı unutuğunu söylediğinde jisung annesine kırmızı şakayık çiçeğini gönderir babasının hatırlamasına da yardımcı olurdu. Annesi de hem oğlu hem de kocası tarafından önemsendiğini bu sayede anlar ve mutlu olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love seeking revenge Minsung
FanfictionBir insanı sevebilirsiniz , eğer onu yeterince iyi tanımıyorsanız. Tabi bazen bu teori değişebilir de Bir insanı sevmeye de bilirsiniz en nihayetinde , eğer onu yeterince iyi tanımıyorsanız.