18

12 7 29
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen<3

1700'ler

Veliaht prens sabah erken saatlerde kral ile birlikte başka bir ülkenin veziri ve prensi ile görüşmek için saraydan ayrılmıştı.
Minho ne kadar jisungtan ayrılmak istemese de görevin yorucu ve tehlikeli olduğunu bildiği için sarayda bırakmıştı.

Saray da tek başına kalan jisung tüm günü saray hizmetlilerine sataşarak geçirmişti.
İlk önce changbin hyungunu konuşmaya tutup yemeğin altını yakmasına neden olmuş ve mutfaktan kovulmuştu.

Seungmini ararken askerlerden yardım almak istemiş ama hiç bir asker ona yardım etmediği için prense şikayet edeceğini söylemişti. Askerler prensin küçük hizmetliye ne kadar değer verdiğini bildikleri için telaşlanmış ve küçük  olanla oyun oynayıp arkadaşını bulmasına yardım etmişlerdi.

Seungmin'e de kıyafetleri yıkamak için yardım etmiş ancak kısa boyu yüzünden asamadığı için bahçede ki taşın üstüne oturup prensin kıyafetlerini uzun ipe asan arkadaşıyla sohbet ediyordu.

Arka bahçeden duyulan sesle sıkılan jisung yerinden kalkıp ön bahçeye gitmişti.

Yetmişlerinin sonunda olan yaşlı soylu bir adam hizmetçisi olmadan tek başına duvara tutunmuş ve acı dolu bir yüz ifadesiyle nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu.

"Yardım etmemi ister misiniz efendim?"
Yaşlı adam yanına yaklaşan ve kendisine boncuk boncuk bakan çocukla kafasını olumlu anlamda salamıştı.

Jisung aldığı onayla yaşlı adamın koluna girmiş ve onu saraya doğru yönlendirmişti.

"Yardımcınız nerde efendim? Tek başınıza dışarıya çıkmanız sizin için pek iyi olmayabilir."

Hızlı hızlı konuşan küçüğe gülümsemiş ve sarayın soylularının kaldığı bölüne doğru kolundaki bedenle ilerlemişti.

"Ona bugünlük izin verdim annesini görmesi için."
Jisung başını salamış ve odasına giren soyluyu tahta oturuğa doğru götürmüştü.

"Senin efendin nerde bakalım? Tek başına sarayda böyle dolanman senin içinde iyi olmayabilir."
Ona ilk sorduğu sorunun benzeri sorulmasıyla jisung kıkırdamıştı.

"Kralımız ile veliaht prensimiz çin prensi ve veziri ile görüşmeye gittiler bende bugün izinliyim ama saraydan tek çıkmaya pek alışık değilim bu yüzden günümü burda geçiriyorum."

"O zaman benimle bir çay içmek için yeterince zamanın vardır."
Jisung güzel gülümsemesini yaşlı adama sunmuş odadan çıkmış ve  yanında porselen çaydanlıkta yeni demlenmiş papatya çayı ve iki  porselen bardakla geri dönmüştü.

Çayın demlenmesini beklerken sohbet eden ikili hallerinden oldukça memnundu.
Tombik yanaklı genç yaşı gereği küçük dursada oldukça olgun bir yapıya sahipti ve bu da yaşlı adamın onunla iyi anlaşmasına neden oluyordu.

Porselen bardağı doldurup servis ederken boynunda parlayan kahve kolye yaşlı adamın gözünü alırken jisungu bir korku sarmıştı.

Bir kaç gün önce vezirin onu hırpaladığı anlar aklına gelmişti.

"Boynunda ki mücevheri nerden buldun?"

Jisung bu sefer kekelemeden kendini güzelce açıklamaya çalıştı.
"Babam yıllar önce hediye etmişti."

"Babanın adı Han jun kyung  mu?"
Jisung bilmesine şaşırarak kafasını olumlu anlamda salamıştı.

"Evet efendim. Ama siz nerden biliyorsunuz?"
Yaşlı adam ona cevap vermek yerine işaret parmağını tahta rafa doğrultmuş ve jisungun raftaki küçük kutuyu getirmesini istemişti.

love seeking revenge  MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin