8

14 6 15
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın<3

Byung-ho geldiği barda elinde ki gümüş çakmağını döndürerek göz gezdirdi ve istediği konumdaki masayı görüp oraya doğru ilerledi.

Oturduğu üç kişilik sert koltuğa sırtını yaslayıp kafasındaki planları tartar gibi kafasını salladı. Bu işi kusursuz yapmak istiyordu. Annesinden önce kuzeninden küçük bir intikam alacaktı. Onu küçük görerek büyük bir hata yaptığını düşünüyordu.

Çalan telefon aklındaki tilkilerin savaşına son vermiş ve cebinden çıkartığı daha piyasa da adı bile geçmeyen son model telefonu kulağına götürmüştü.

"Geldim nerdesin?"

Konuştuğu adamın sigara ve onun yanında kullandığı uyuşturucu yüzünden duyduğu  hırıltılı sesiyle derin nefes aldı. Umarım dedi için umarım başıma bela olmaz.

"Orta sıra on üç numaradayım. Küçük fare masaya geldikten sonra gel ama sakın niyetini beli etme ben yanınızdan ayrılınca ona istediğin herşeyi yapabilirsin."

Adamın hırıltılı mırıldanmasından güldüğünü anlamıştı. Aklından neler geçtiğini tahmin edebiliyordu ama gözünü öyle bir hırs bürümüştü ki devamında ne olacağını düşünmüyordu.

"Byung hyung erken mi geldin? Söylediğin saate gelmiştim oysa ki."
Bir anda arkasında beliren jisungla yüzündeki ifadeyi silip boş gözlerle yanına ilerleyen çocuğu izlemişti.

Jisung akıllıydı, jisung başarılıydı, jisung kibardı, jisung güzeldi. Tıpkı annesi Ha-rin gibi .

İşte bu Byung-ho'yu rahatsız ediyordu. Tıpkı amcasının karısını kıskanan annesi Do- Yeon'u rahatsız ettiği gibi.

Eğer amcası o kadını aileye gelin getirmeseydi ne onunla ne de jisungla uğraşıyor olurdu.

"Az önce geldim ancak sanırım seni burada yanlız başına bırakmam gerekecek. Müvekilim buralarda beni görmüş ve masasına davet ediyor."

Jisung şaşkınca kuzenine baktı. Zaten buraya beraber gelmek için yeterince yakın değilken onu birde bu barda yanlız başına bırakması büyük kabalıktı.

"Oh-"
Daha cümlesini bitirmeden Byung-ho atıldı.
"Eğer  sorun olmasa onu masamıza davet edebilirim. Hem sende yanlız kalmazsın."

Yanlız kalmaktansa güvenmediği birinin yanında olmayı tercih edip onu onaylamıştı. Düşünmeden yaptığı hatalardan biri yine ona pahalıya patlıyacaktı.

...

"Alo minho hyung geliyor musun şimdi?"

Minho kulandığı motorun sesi yüzünden kulağına zor ulaşan sesi algıladıktan sonra biraz yavaşlamıştı.

"Yirmi dakikaya evdeyim hyunjin. Bir şey istiyor musunuz?"
Hyunjinin zaten bir şey istemek için aradığını biliyordu. Yoksa arayıp sormazdı.

"Hyung ben mause'u bozdum da ama spariş verdim. Yarından önce gelmezmiş bu akşam beni idare edebilecek bir zımbırtı bulur musun?"

Minho onu onaylamış önündeki yol ayrımından sapmıştı. En azından geçen seferki gibi gecenin birinde değil de daha erken istemişti. Buna da şükretmeliydi.

Dün akşam gördüğü kabustan sonra aklı pek yerinde olmadığı için sabahın erken saatlerinde motoruna atlamış ve uzun bir yolculuk yapmıştı. Hâla pek iyi olduğu söylenemesede kafasını dağıtığı beli oluyordu.

O çocuğun kendisine yalvarması hâla düşüncelerini işgal ederken gerçek dünyada da başının dertde olup olmadığını merak ediyordu.

Belki tekrar karşılarlardı, belki  minho ona bunu sorabilirdi. Belki sormasına gerek kalmadan bütün sorunları güzel çocuk için çözerdi.

love seeking revenge  MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin