yirmi bir

393 33 4
                                    


"İsmin ne dedi söyleyiverdim Açelya Açelya, birden ona ben kalbimi verdim Açelya Açelya, aşkınla yanıp çılgına döndüm Açelya Açelya, bittim eridim mum gibi söndüm-"

"Açelya!" Annemin sesiyle arkama döndüm ve ona kınayıcı bakışlar attım. "Açelya değil mom," Kalçamı sallarken ritimle söylendim. "Açelya Açelya."

"Bırak şimdi geveziliği de git hazırlan." dediğinde kaşlarımı çattım. "Hayırdır evden mi kovuyorsun beni?"

Elindeki faturaları mutfak masasına koyduğunda önüme dönerek tezgahta kendime tost yapmaya devam ettim. Söylendi. "Kızım daha demin yemek yemedin mi sen? İyice şiştin kaldın."

Omuz silkerek kestiğim kaşardan bir parça ağzıma attım. "Ne yapayım anne, canım sıkılıyor."

Sıkıntıyla üflediğinde tostu makineye koyarak fişini taktım ve anneme döndüm. "Niye hazırlanacakmışım?"

"Şu faturaları yatırırsın," diyerek kağıtları bana doğru ittirdi. "Bir de yünlerim bitti, tuhafiyeden yün alıp gelirsin." Tembel bir şekilde söylendim. "Anne çok üşeniyorum, yarın gitsem olmaz mı?"

"Olmaz kızım, çok az zaman kaldı bitirmem gerek şu siparişlerı kadın bekliyor." Ağlar gibi yüzümü büzdüğümde beni umursamadan mutfaktan çıktı.

Kafamı pencereye çevirdim, Allah'ım çok sıcak çok!

Tost olduğunda hemen onu mideye indirip mutfaktan çıktım ve odama ilerledim. Dolabımı karıştırırken anneme seslendim. "Anne pijamalarımla dışarı çıksam beni deli sanarlar mı sence?"

"Deli sanmaları için pijama giyimene gerek yok kızım." Kaşlarımı çattım ve odamın kapısına baktım. "Bir şey mi ima ettin?"

"Yoo!" dediğinde önüme döndüm. Tamam o zaman.

Hemen üzerime dizimin birkaç parmak üzerinde biten sıfır kollu bir tulum giyidim. Kumaşı üfür üfürdü, en azından terletmezdi. Gerçi o sıcağa çıkan herkes kaşar gibi erir ama neyse. Saçlarımı da yukarıdan öylesine bir topuz yapıp elime omuzdan asmalı çanta aldım. Çünkü cebi yoktu, almak zorundaydım.

Telefonuma mesaj var mı diye bakıp çantama koydum. Yoktu tabii ki kimden olacak, Bulut'tan mı? Salak salak sırıttım. Onun bir süre ben atmadan bana mesaj atacağını sanmıyorum.

Salona ilerleyerek elimdeki cüzdanı açtım. "Anne varını yoğunu dök şuraya." Normalde yanımda çok fazla cüzdan taşımazdım ama böyle çoklu para ödenecek yerlerde cüzdanımdan teker teker kağıt para çıkarmak beni zengin gibi hissettiriyordu.

Zenginliği anca hissiyatlarla yaşıyoruz işte.

Annem kağıt paraları cüzdanıma koyarken onu izliyordum, dalga geçer gibi mırıldandım. "Anne iyi ki her sorduğumda paran yok, olsa mazallah şu an villa havuzunun başında kokteylerimizi yudumluyorduk."

Yan gözle bana bakarak sırıttığında göz devirdim. Paraları dizmeyi bitirip cüzdanı uzattı. "Ben sana hangi yünlerden alacağını söyleyeceğim, bekle beni burada."

O odaya giderken telefonum çalmaya başladı. Çantamdan telefonu çıkarıp arayana baktım. Arda!

Tek kaşımı kaldırarak aramayı cevapladım ve kulağıma götürdüm. "Hayırdır, işin mi düştü yine?" Sevimli sevimli gülme seslerini duydum. Beni başka ne zaman arayacaktı ki, yine işi düşmüş.

"Aşk olsun Açelya abla sadece sağlığını sıhhatini sormak için aramıştım, kırıyorsun beni." Kaşlarım hayretle havaya kalktı. "Abla mı?"

düşür beniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin