otuz yedi

218 24 0
                                    




bulut erez :

"Anneciğim lütfen şu ilacını içer misin artık?"

"Anne beni bırak abime bak önce." Yüsra'nın sesini duyduğumda derin bir nefes alıp koltukta iyice yayıldım ve kafamı arkaya atıp gözlerimi kapattım.

"Oğlum dün geceden beri uyumadın git eve iyice dinlen." Annemin bakışlarını üzerimde hissettiğimde pozisyonumu bozmadan cevap verdim. "Gerek yok, bu gece de burada kalacağım, git sen."

"Bulut," dedi derin bir nefes verirken. Gözlerimi açmaya bile hâlim yoktu. "Biraz söz dinle, git eve dinlen."

"Anne gerek yok dedim." dediğimde sesi kesildi fakat bu sefer Yüsra'nın sesini duydum. "Abi burada kötü olan benim rol çalıyorsun. Şu an senin beni mutlu etmek için binbir türlü şey denemen gerekiyordu. Ama ben senin hâline bakıp depresyona gireceğim yakında."

Gözlerimi açtığımda annem çantasını eline aldı. "Hangi birinizle uğraşacağımı şaşırdım. Ben eve gidiyorum üstümü değiştirmek için, geleceğim birkaç saate."

Kafamı kaldırıp koltukta doğruldum. "Gelmene gerek yok, nasıl olsa geri göndereceğim." Annem elini başının üzerine koydu ve gözlerini kapattı. "Migrenim tutacak sana laf anlatamamaktan artık."

"Anne hadi git, hava kararıyor." Annem gözlerini açıp bana dik dik baktığında arka cebimden telefonumu çıkardım. Yüsra'ya ilerleyip yanağından öptü ve gülümsedi. "Anneciğim abinle iyi geçin, ben biraz uyuyup geleceğim. Zaten baban da gelecek birkaç saat sonra."

Yüsra kollarını göğsüne bağlamış bir şekilde, "Tamam." dediğinde annem bu sefer bana doğru geldi. Benim de yanağımdan öpüp elini saçlarıma koydu ve üzerime doğru eğildi. "Oğlum Yüsra'nın yanında böyle oturma, sonra çok üzülüyor."

Kafamla onayladığımda odadan dışarı çıktı. Yüsra istifini bozmadan camdan dışarıya bakmayı sürdürürken ayaklanarak onun yanına yürüdüm. "Yüsra telefonun nerede?"

Kafasını bana çevirip yatağın ucunu işaret etti. Gösterdiği yerden telefonunu alıp kendi telefonumun rehberine girdim. Rehberdeki ismi bulduğumda Yüsra'nın telefonuna da onu kaydedip kucağına fırlattım. "Ne yaptın abi?"

"Bekle," dedikten sonra numarayı tuşladım ve arkamı dönerek kulağıma götürdüm. Telefon birkaç saniye sonra açılırken yüksek bir ses duydum. "Oo kayınçom naber ya?"

Kaşlarım çatıldı. "Ne kayınçosu lan, ağır ol!" Gülme sesi yavaş yavaş kaybolurken boğazını temizledi. Bu sefer sesi ciddiydi. "Haklısın gerçi, sana kayınço demek yerine kısaca, bir kıza umut verip sıkılınca onu yarı yolda bırakan şerefsiz diyebilirim."

Gözlerimi kapatıp sımsıkı kapattım, ne söyleyeceğimi bilemeden yerimde kalakalırken konuşmaya devam etti. "Aramızdaki şeyi bitirmek istiyorum deyip çekip gitmek kolay mı öyle? Açelya'nın hâli ne olur, Açelya ne yapar, Açelya bunu kaldırabilir mi, bunları düşündün mü hiç? Aklından bir kere bile Açelya geçti mi?"

Gözlerimi aralayıp koltuğa doğru bir adım attım. Yavaşça oturduğumda kısık sesle öksürüp konuştum. "O... iyi mi?"

Alayla bağırdı. "Çok iyi ya, parti veriyor içeride." Kafamı aşağı eğip ne diyeceğimi bilemez bir hâlde oturmaya devam ettim. O ise konuşmaya. "Açelya'ya biraz olsun güvenin var mı? En ufak bir kıskançlıkta hemen bitirmek bu kadar kolay mı? Cem abiyle ne konuştular hiç sordun mu?"

Derin bir nefes alıp elimi alnıma koydum ve konuşmaya çalıştım. "Bak bu kıskançlık meselesi falan değil anladın mı? Bu o anın siniriyle bile olsa verilmiş en doğru karardı. Açel-"

düşür beniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin