otuz bir

342 30 0
                                    


"Düşürmeye çalıştığın erkeğe düşmek aptallığın kaçıncı seviyesi Bulut?"

Gözleri yavaş yavaş büyürken titremeye başlayan ellerimle hızla aramayı sonlandırıp telefonu kapattım. Telaşla arka kapağını açıp içindeki bataryayı da çıkarttım. Telefonu, kapağını ve bataryayı yatağa attıktan sonra hızla camın önüme geçtim. "Allah'ım ben o çocuğun yüzüne nasıl bakacağım?"

Ellerimle yüzümü yelledim. "Bakarsın Açelya neden bakamayacaksın ki? Ne dedin sanki, gel evlenelim mi dedin? Hem o da sana düşmemiş miydi, bunu utanmadan milyonlarca insanın göreceği bir yere yazdı. Sen şimdi alt tarafı ona söylediğinde mi utanacaksın?" Yalandan kahkaha attım. "Bu utanılacak şey mi allasen?"

Biraz durduktan sonra ellerimi yüzüme götürüp çığlık attım. "Aptal, gerizekalı, tabii ki utanılacak bir şey." Çığlık çığlığa kafamı cama vururken benden daha fazla atılan bir çığlık sesi geldi. "Açelya!"

Annem arkamı dönmeye fırsat bile vermeden kaçınılmaz sonumu yaşattı. Kafama terlik fırlattı.

Elimi kafama götürerek, "Oy!" diye bağırdım ve gözlerimi kapattım. "Vuruldum!" En son kendimi yatağıma doğru atıp gözlerimi kapattım.

Annem öldüğümü sansın da vicdan azabı çeksin.

Sanmadı, terliğini yerden alıp tekrar giyidi ve arkasında arabalar patlıyor, evler yanıyor, kıyamet kopuyormuşcasına yürüyerek, kafasında 'cendere cendere' müziğiyle havalı bir şekilde odamdan çıktı.

Kafamı tutarak yastığa yüzümü yapıştırıp tekrar bağırdım. "Allah belanı versin Bulut!"

"Yani sen şimdi ciddi ciddi çocuğa düştüğünü söyledin öyle mi?" Hande'nin sorusuyla parmaklarımı yaladıktan sonra kafamı aşağı yukarı salladı. "Aynen öyle."

Bakışlarını yavaşça kucağımdaki cips dolu kaba düşürerek dalgınca konuştu. "Vay be, birkaç gün görüşmedik neler olmuş neler." Kaşlarımı çattım. "Hiç gelmiyorsun ki anlatalım."

Gözlerini açtı ve hayretle konuştu. "E sen gelseydin, zor muydu bu kadar?" Elimi havada gelişigüzel savurup tekrar cipse daldım. "Biliyorsun benim durumları Hande, gelemem ben."

"Evet biliyorum," dedi göz devirerek. "Hanımefendi üşeniyor."

Bir şey söylemeden cipsimi yemeye devam ettim. Sürekli onlara gitmediğim için söyleniyordu ve bana haksızlık ediyordu. Birkaç kere gitmiştim. Benim fazlasıyla üşengeç bir insan olduğumu biliyordu. Dışarı çıkmayı fazla sevmezdim ama o sürekli dışarda geziyordu. Bu durumda hazır çıkmışken bize de uğraması bence sorun yaratmamalıydı.

"Sen şimdi gerçekten telefonunu açmayacak mısın?" diye sorduğunda kafamı sağa sola salladım. "Hayır açmayacağım."

"Neden söyledin o zaman Açelya?" Cips yemeye bir son verdim ve kabı oflayarak önüme bıraktım. "Hande, Bulut dilinin ucuna gelen her şeyi söyleyen bir insan. Bana güzel olduğumu söyledi, ya da yaptığım bir şeyler hoşuna gittiğinde açıkça söyledi, yani o an ne hissediyorsa söylüyor. Ben de onun gibi hissettiğim bir şeyi korkmadan söylemek istedim. Söyledim de ama şimdi utanıyorum."

Elimle yüzümü kapattığımda elini omzuma koyup sıvazladı. "Sen bu çocuğa karşı neler hissediyorsun? Hoşlanmak gibi mi daha fazlası mı?" Hayır Hande bunu sana söylemeyeceğim.

Bir gün ona karşı hissettiklerim kalbime sığamayacak kadar dolup taşar, rahatlamak için başka bir kalp ararsa, bunu ilk kez Bulut'a söylemek istiyordum. Ona karşı hissettiklerimi sadece Bulut duymalıydı.

düşür beniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin