yirmi üç

388 35 10
                                    


🩷

Ekmek poşetini bakkal amcadan alıp gülümsedim. "Sağol bakkal amca," Artan parama birkaç saniye göz atıp tekrar bakkalın içine döndüm. Param artmıştı ve ben bu parayı eve götürüp tekrar babama vermeyecektim.

Öyle saçmalık mı olur?

Gözlerim fıldır fıldır çikolata raflarında gezerken aklıma gelen şeyle dudaklarımı ısırdım. Şıpsevdi sakızı almak en iyi karardı. Tam sakızlara ilerlerken karar değiştirip en ucuzundan bir tane petito aldım ve tekrardan sakızların olduğu yere ilerledim. Elimi kutuya daldırıp bir avuç alıp bakkal amcanın önüne koydum. "Bunlar da olacak."

Bakkal amca sakızları sayarken ben de ellerimi belime koyup gözlerimi etrafta gezdirerek ıslık çalmaya başladım. Pantolon olsa ellerimi ceplerine sokardım ama üzerimde pijama takımım vardı. Çünkü annem sabahın köründe uyandırıp ekmek almaya göndermişti.

Normalde olsa ben uyanana kadar beklerdi ama bugün babam işine birkaç saat daha geç gideceği için uyandırmıştı. Tek çocuk olmak çok zor iş, evin tüm yükü omuzlarımda.

Ben etrafa bakınırken bakkala birisi girip tam yanımda durdu. Kasanın önünü tamamıyla kapladığım için birkaç santim geriye kayıp toparlandım.

Yanımdaki çocuk elini pantolonunun cebine koyup bir miktar kağıt para çıkarttı. İç çektim, benim o kadar param olsaydı hiç acımadan bir sürü çikolata alırdım ve tabii ki biraz da şıpsevdi sakızı.

Kağıt paraların içinden bir ellilik çıkartıp kasanın üzerine bıraktı ve parayı tekrar cebine koyarken konuştu. "Dayı oradan parlıament versene."

Yan gözle çocuğu kestim. Benden uzundu ama aramızda çok boy farkı yoktu. Ben onun omuzlarını biraz geçiyordum. Saçları alnına dökülecek kadar uzun ve gürdü. Profilden yüzüne baktım. Burnu küçük değil, uzun, hafif kemerliydi. Çıkmaya başlayan sakalları ve köşeli bir çenesi vardı.

Boğazımı temizledim, maşallah sübhanallah. Bunların bizim mahallede ne işi var?

Kafası yavaşça bana döndü ve tek kaşını yukarı kaldırdı. Ona dik dik bakmayı kesip yavaşça önüme döndüm ve konuştum. "Bakkal amca yardım edeyim istersen ben." Elimi yan taraftaki kutuya daldırıp bir avuç sakızı daha önüne bıraktım.

Kafası yavaşça kalkarken kaşları çatılmıştı. Gülümsedim ve bir kere kaşlarımı kaldırıp indirdim. "Az gibi geldi de gözüme."

Sabır çekip tekrar saymaya başlarken kafamı aşağıya eğip gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu adamla uğraşmayı çok seviyordum. Mahalle bakkalı olduğu için beni tanıyordu ve sesini çıkarmadığına göre artık alışmıştı.

Yanımdaki çocuk derin bir nefes verip ellerini benim az önce yaptığım gibi belinin iki yanına koydu. Ona dönüp bir bakış attım ve kasaya yaklaştım. "Bakkal amca sen beyefendiye bak, ben sayarım. " Vay canına Açelya, beyefendi mi?

Çocuk sağ elini öne doğru uzattı. "Yok dayı sen hanımefendinin sakızlarını saymaya devam et ben beklerim."

Gülmemek için alt dudağımı ısırdım. Hanımefendi mi? Oh man, really?

Bakkal amca bizi umursamadan sakızları saymaya devm ediyordu.

Bu kadar uzun sürmesine üfleyerek poşeti kaldırdım ve ucu gözüken ekmeği koparıp yemeye başladım. Adamı beklemekten karnım acıkmıştı.

Yanımdaki çocuğun bana baktığını fark edince poşeti kaldırdım ve ağzım doluyken konuştum. "Yiyecek misin?"

Sırıttı ve elini göğsüne koydu. "Yok sağol, sana afiyet olsun." Başımı sallayıp tekrar önüme döndüm. "Eyvallah."

düşür beniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin