yirmi beş

359 33 6
                                    



"Anne kulun kölen olayım beni bir daha oraya göndermeyin lütfen!" dedim önünde diz çökerek. Bacaklarım ağrıyordu ama şu an bu işi halletmem gerekiyordu.

Ama her şeyden önce beni biraz olsun takmaları gerekiyordu.

Bu sefer emekleyerek babamın önüne gittim. Dizlerimin üzerine çöküp başımı kafasının önüne koydum. Koltukta boylu boyunca uzanmış elindeki kumandayla televizyon izliyordu. "Baba," dedim yalvarır bir ses tonuyla. "Beni oraya gönderme, her gün çoraplarını kendi ellerimle yıkayayım."

Iy tabii ki yıkamayacağım, evde çamaşır makinesi ve annen var, salak mısın Açelya?

Beni umursamadan televizyona bakmaya devam ediyordu. Kafam televizyona bakarak meyve soyan anneme döndü. "Anne babama bir şey söyle," Annem beni duymamış gibi televizyon izlemeye devam ederken ayağa kalkıp televizyonun önüne dikildim ve tepine tepine bağırdım. "Beni takar mısınız artık?"

"Kerim şu çocuk geçen bölüm diziden çıkmamış mıydı?" diye sordu annem televizyona bıçağı uzatırken. Arkamı dönerek ne izlediklerine baktım. Gözlerim sinirle kapanırken anneme döndüm ve çıkıştım. "Ne geçen bölümü, Enes Batur izliyorsun be kadın!"

Annem kafasını kucağındaki meyvelere doğru eğdiğinde babama dönüp dudak büzdüm. "Baba beni okula gönder."

Annem gözlerini bana doğru dikerken babam konuştu. "Gönül, sor bakayım kızına almış mı dersini?" Kafamı aşağı eğip ellerimi birbirine bağladım. Devam etti. "Kolay mı öyle okulu bırakmak Açelya Hanım? Hayatın gerçeklerine bir gün bile dayanamadın. Her şey lay lay lom değil, okulun bittiğinde seni dışarıda koca bir hayat bekliyor. Şu an karar ver, okumak mı istiyorsun yoksa okulu bırakıp böyle sürünmek mi?"

"Almıştır o dersini Kerim," Annemin sesiyle kafamı kaldırıp ona baktım. Gülümseyerek elinde soyduğu elmayı uzattı. "Hadi bakalım, bir daha okulu bırakacağım de." Ses tonu 'yiyorsa de' gibi çıkarken ona ilerleyip elindeki elmayı aldım ve yerken konuşmaya çalıştım.

"Zaten ben okulu falan bırakmak istemiyordum ki sadece şu tatil günlerinde boş boş oturmamak için şey yapayım dedim. Hem," diyerek anneme döndüm. "Okulu bırakmak ne demek anne? Yeniliyor mu? Ben hayatımda böyle bir şey duymadım?"

Babam televizyona dönerken mırıldandı. "İnşallah derslerine verirsin kendini." Kafamı hızla sallayıp odama doğru geri geri yürüdüm. "Çalışmazsam adım da Açelya değil," diyerek düşündüm ve aklıma gelen şeyle sırıttım. "Destina olsun."

Annemle babam tuhaf tuhaf bana döndüklerinde elimi havada salladım. "Neyse neyse, baba unutmadan o bir günlük yevmiyemi alırım eşek gibi çalıştım o kadar. Bir de patrona söyle, bakliyatlardan yarım kilo isteyen müşterilere, 'affedersiniz yeni başladım' diye bahane ederek birer kilo doldurup doldurup kakaladım. Bana ek ücret falan göndersin, hakkımı helal etmem yoksa." Elimi sallayarak bağırdım. "See you later canım familya."

Sonunda kendimi odama attığımda kapıyı kapatıp elimi alnıma koydum ve nefesimi sesli bir şekilde üfledim. Hak etmiştim, iyi de olmuştu.

Yorgun bir şekilde yatağa atladım. Kollarım, bacaklarım, ayaklarım o kadar ağrıyordu ki. Sırtüstü yatarak ellerimi göbeğimin üzerine koydum ve gözlerimi kapattım.

Yavaş yavaş uykuya geçerken telefonum çalmaya başladı. Omuzlarımı silke silke ağlar gibi sesler çıkartırken sırtımı yatak başlığına yasladım ve telefonumu elime aldım. Yabancı bir numaraydı.

Kafamı yatak başlığına yaslayarak aramaya cevap verdim ve gözlerimi kapattım. "Kimsin?"

"Açelya," Yüsra'nın sesini duyduğumda gözlerimi hızla açarak yatakta dizlerimin üzerine çıktım. "Aa Yüsra nasılsın?"

düşür beniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin