yirmi dokuz

431 32 2
                                    



"Cem mi, hangi Cem? Lan ne güzelliğinden bahsediyor bu çocuk? Açelya bana cevap ver, kim o kapıdaki?" Bulut daha bir sürü şeyi kulağımda saymaya başlarken yavaşça boğazımı temizledim. "Senin burada ne işin var?"

Yüzündeki gıcıkımsı sırıtma yavaşça solarken gözleri kulağımda tutmaya devam ettiğim telefonumda gezindi bir süre. "Beni Kerim abi gönderdi."

"Allah'ım bir de Kerim çıktı! Kerim kim lan?" Bulut'a cevap vermeden kaşlarımı çattım. "Babam seni niye buraya göndersin ki?"

"Baban mı? Durduk yere sinirimi ikiyle çarpıyorsun Açelya." Bulut'un söylediğine göz devirdim.

Dalga geçer gibi güldükten sonra bir adım kenara kayıp eğildi ve iki eliyle duvarın kenarındaki poşetleri kavradı. "Evinizde eksikler varmış, marketten sipariş verdi ve ben de getirdim."

Poşetleri kapının önüne bırakırken kaşlarım havaya kalktı. "En son bıraktığımda evlere servisiniz yoktu, yeni görenek geldi herhalde."

Poşetleri önüme bıraktıktan sonra güldü ve bana yaklaştı. "Hayır garfield, bu görenek herkese değil
sadece senin gibi özel kişilere."

"O ses niye öyle yakından geldi lan? Ne özeli? Açelya bana burada kafayı yedirteceksin, konuş artık!"

Kaşlarımı çatıp göğsünden ittirdikten sonra poşetleri tek elle içeri doğru çekiştirdim. "Yavşaklık modunu açık unutmuşsun önce onu bir kapat cereyan yapmasın." Poşetleri içeri çektikten sonra kapının kolunu tutup ona yapmacık bir gülüş attım. "Bir daha da karşıma çıkma, baydın artık."

Kapıyı suratına kapattığımda kapının arkasından gülüşünü duydum. Duyacağım tonla seslendi. "Üzgünüm güzellik, sanırım tekrar karşılaşacağız."

"Hâlâ güzellik diyor, bak Açelya benim ellerim falan titremeye başladı hiç iyi değilim, cevap ver!" Oflayarak telefona bağırdım. "Daha birkaç dakika önce bana çirkin diyen sendin. Sen çirkin dersin elin adamı gelir böyle güzellik der. Ne oldu bir zoruna gitti sanki?"

"Açelya sabrımı çok sınıyorsun..." dedi kısık sesle. Sinirle tekrar konuştum. "Ne oldu Bulut bir anda? Bana kilolu dedin, çirkin dedin, elin adamı bana özel deyince, güzel deyince mi dank etti? Ne çirkinim ne de şişkoyum anladın mı?"

"Değilsin-" dediğinde sözünü kestim. "Neden öyle söyledin o zaman? Benim olduğumu bile bile kaç kez çirkin bir kız olduğumu dile getirip durdun. Dur tahmin edeyim tepkimi görmek istedin. Benim de bir kalbim var Bulut Erez, bükülmüyor aksine kırılıyor." Derin bir nefes alıp sonunu getirdim. "Beni çok kırdın."

Yavaşça, "O gün o yüzden ağlıyordun değil mi?" diye sorduğunda hâlâ sert olan ses tonumla sordum. "Hangi gün?"

"Seni aradığımda yanında kuzenin vardı, o gün. Hatta ağlayarak senin ismini sayıklıyor dedi," Aklıma gelen günle gözlerim şaşkınlıkla açılırken devam etti. "O gün sana çirkin olduğunu düşündürttüğüm için ağlıyordun."

Bunu nasıl hatırlayabilmişti?

Boğazımı temizleyip tersledim. "Bir de senin yüzünden oturup ağlayacağımı mı sandın? Sen beni güzel bulmayabilirsin ama ben ve diğer erkekler emin ol güzel buluyorlar." Güldüm. "Az önce birisine şahit oldun hatta."

"Açelya şurada sinirimi birkaç saat sonraya atıp hatamı düzeltmeye çalışıyorum, neden araya münasebetsiz insanları sokup sinirime seviye atlatmaya çalışıyorsun?"

"Başlarım senin sinirine be, asıl sinirli olan benim." Karşı taraftan şaşkınlığa benzer bir mırıltı döküldüğünde devam ettim. "Hatasını düzeltecekmiş ya paşamıza bak, ne yapıyorduk hata yapanları hemen af mı ediyorduk? Dııt, yanlış cevap! Akşama kadar pişman ol bakayım belki sonra affederim."

düşür beniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin