on sekiz

398 38 3
                                    



"Tamam kendinize iyi bakın, bize de bekleriz." Yengem bize sarıldıktan sonra ayakkabılarını giyimek için dışarı çıktı. Gözlerim Arda'ya çevrildi. Hâlâ arada bir durup durup kahkaha atıyordu. Ben de onun bu hâline gülüyordum.

"Açelya," dedi. Gülerken ayakkabılarına uzanmaya çalışıyordu. Büyüklük bende kalsın diyerek çömeldim ve ayakkabılarını giyimesine yardım ettim. "He ablası?"

"Sen bize gelmeyecek misin, bütün takımımla seni bekliyor olacağım." Ayağa kalkarak ellerimi havaya kaldırdım. İkidir ayağına dokunduğum için gittikten sonra ellerimi çamaşır suyuna yatırmayı planlıyordum.

"Ne takımı kuzen ya, şaka yaptım sana. Bak ne iyi oldu, suratın hep sirke satardı şimdi gülüp duruyorsun." Kaşlarını çattığında yanağından öptüm ve dışarı ittirdim. "Tamam şimdi bas git, evimizin kokusu değişti senin yüzünden."

"Sen buna bakma Arda," dedi annem kafama yavaşça geçirirken. "Yine çocuk çocuk oyunlar oynuyor işte. Sakın gelmemezlik yapma, annenle hep gel halacığım."

"Geleceğim hala ama önce siz bize gelin, bunun intikamı büyük olacak." diyerek gözlerini kırpıştıra kırpıştıra şirin olduğunu zannederek bana baktı.

"Hakettin Arda," diyerek içeri girdim. Annem onları yolcu ettikten sonra elleri belinde, kaşları çatılı, terlik ayağında bana yaklaştı. "Ne yaptın çocuğa Açelya?"

"Anne oyun oynadık," dedim ellerimi havada sallarken. "O da hemen bebek gibi ağlıyor."

"Valla en son baktığımızda ağlayan sendin." dediğinde ağzımı sonuna kadar açtım. Koydu mu? Koydu, yalan yok. "Niye ağlıyordun sen?"

Alayla gülerek parmağımla kendimi gösterdim. "Kim? Ben mi ağlamışım?" Kafamı sağa sola sallayarak gözlerimi devirdim. "Mom, acilen göz doktoruna görünmen gerekiyor."

"Açelya sinirlendirme beni!" Oflayarak odama ilerledim. "Aman hep sinirlen zaten. Bir kere dedin mi Açelya acaba ne yapmış belki haklıdır, hep o sümsük çocuğu koru."

"Senin neyini koruyayım, bir de çocuğu yatağa bağlamış! Tövbe Yarabbim, iyice zıvanadan çıktın sen."

Odama girip kapıyı kapattım, sesler de kesilmişti. Aslında kesilmemişti, hâlâ annem konuşuyordu ama boğuk boğuk geliyordu. Sürekli evin içinde söylendiği için bağırması beni rahatsız etmiyordu, alışmıştım.

Yatağıma oturup ellerimi dizimin üzerine koydum ve ofladım. Telefonu nasıl açacağım? Açsam ne diyeceğim? Kendi kendime konuşmaya başladım.

"Film izliyordum, telefon kendiliğinden açılmış sen de onun sesini duymuşsundur diyebilirim aslında." Biraz düşündükten sonra göz devirdim. "Bu yalana anca sen inanırsın aptal!"

Ayağa kalkarak elimi belime koydum. "Ne diye düşünüyorum lan ben burada? Burada neler olduğundan ona ne? Kime hesap vereceğim, o kim? Ona gitsin güzel bulduğu Açelya'lar açıklama yapsın!"

Telefonu elime aldım ve açma tuşuna bastım. Birkaç saniye sonra açıldığında önümde düşen tonla bildirimi okuyamadan telefon çalmaya başladı.

Ah, tabii ki Bulut.

Göz devirerek kulağıma koydum. "Keşke bir telefon açıl-" Benim konuşmama izin vermeden gür bir sesle konuştu. "Az önce orada ne oldu?"

Bir süre yere baktım, ne cevap versem diye. En güzel cevap tabii ki de 'Sana ne'ydi. Tam konuşacakken tekrar konuştu. "Bu seferde 'kuzenimdi' de tam olsun."

"Aa," dedim şaşkınlıkla. "Sen nerden biliyorsun?" Bir anda, "Açelya!" diye bağırdığında kulağımı telefondan uzaklaştırdım. "Benimle dalga geçme!"

düşür beniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin