otuz üç

254 24 0
                                    



İzlediğim filmden gözlerimi çekerek elimdeki patlamış mısır kabını yatağımın kenarına bıraktım. Ağzımı temizleyip kolamın son yudumunu da içip tekrar ekrana odaklandım. Film boyunca başrol kadın sevdiği erkekle sevgilisini ayırmaya çalışmıştı. Artık son sahnelere geliyordum ve heyecanı artmıştı. Adamın başrol karakterle olmasını istemiyordum.

Dakikalar sonra zafer kazanmış gibi güldüm ve bilgisayarın kapağını kapattım. ''Başrol de olsan her zaman mutlu olamazsın bebeğim. Oturup paşa paşa acını çekeceksin.''

Esneyerek ellerimi birleştirdim ve yukarı doğru gerindim. İkinci film bitmişti ve Bulut hala uyanmamıştı. Saate bakarak iç çektim. Saat yedi olmuştu ve hava hala aydınlıktı. Başka bir film mi izlesem diye düşünürken çalan telefonumla kendimi yatağın ucuna attım. Kafam yatağın kenarına çarptığında umursamadan telefonumu elime aldım.

Hande arıyor...

Yüzüm düşerken derin bir şekilde ofladım ve aramayı cevapladım. ''Sen miydin-''

''Açelya lütfen buluşabilir miyiz?'' Ağlamaklı gelen sesiyle dirseklerimden destek alarak doğruldum. ''Hande sen ağlıyor musun?''

''Çok kötüyüm Açelya, yanımda olmana ihtiyacım var. Her zaman buluştuğumuz kafedeyim.'' Sesi hala üzgün bir şekilde gelirken hızla yataktan kalktım. ''Tamam beni bekle ben gelmeden de ağlama, gerekirse beraber ağlarız. Geliyorum.''

Telefonu kapatıp yatağın üzerine fırlattım ve dolabıma koştum. Kesinlikle o isminin ne olduğu belli olmayan çocuk yüzünden böyleydi. Ona destek olmam gerekiyordu.

Dolabımdan kot şort ve beyaz bir tişört çıkartıp kapağı kapattım ve üzerimdekileri çıkarırken anneme seslendim. ''Anne benim çok acil dışarı çıkmam gerekiyor.'' Birkaç saniye ses çıkmamasına şaşıracakken odamın kapısı açıldı. ''Ne acil işi kızım? Nesin sen cumhurbaşkanı mı?''

Kot şortumun düğmesini iliklerken ona bakmadan kaşlarımı çattım. ''Yaşımdan dolayı beni hor göremezsin tamam mı?'' Tişörtümü kafamdan çıkarıp yenisini giyerken devam ettim. ''Benim de bir hayatım, arkadaşlarım var. Arkadaşlarımın arada kötü günleri olabilir ve bizim onlara destek olmamızı isteyebilirler. Hem sen demez misin hep 'iyi dost kara günde belli olur' diye. Ne yapayım? Arkamdan 'Açelya iyi gün dostu' mu dedirteyim? Sen böyle bir kıza annelik yapmak ister misin?'' Saçlarımı yukarıdan öylesine bir topuz yapıp cüzdanımdan para çıkarttım. ''Ben de öyle düşünmüştüm. Ben gidiyorum ama merak etme hava kararmadan dönerim. Telefonum 7/24 açık biliyorsun, bir şey olduğunda alo demen yeterli. Para da istemiyorum bu seferlik, şimdi seninle para tartışmasına giremeyecek kadar acelem var." Hızla yataktaki telefonumu ve paraları arka cebime sıkıştırıp yanağına öpücük kondurdum. "Anlayışlı bir anne olduğun için sana, seni bana denk getirdiği için Rabbime teşekkür ediyorum. Kendine iyi bak, Açelya kaçar."

Annem şaşkın bir şekilde bana bakarken kaçarcasına evden çıkıp kapıyı kapattım. Hızla merdivenleri indikten sonra aşağıda ayakkabımın bağcıklarını bağladım.

Benden daha konuşkan bir annem varken aceleyle çıkmanın en iyi yolu onu konuşturmadan kendim konuşmaktı. Çoğu kez denendi ve onaylandı.

Mahalleden koştur koştur otobüs durağına giderken bir yandan kalbim korkuyla çarpıyordu. Hande'ye sevgimi ne kadar belli edemesem de onu çok seviyordum. Sevmediğim kişiyi zaten yanımda tutmazdım, onu tutuyorsam benim için çok değerli olduğunu bilmeliydi.

Otobüs durağına geldiğimde nefes nefese durup dinlenirken bir yandan sinirle konuştum. "Ulan şerefsiz Selahattin, eğer benim arkadaşımı üzen sensen kaçacak delik ara!"

düşür beniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin