on yedi

397 32 3
                                    



Yatağa bağlı olan Arda'ya uzun uzun baktıktan sonra sinsice sırıttım ve bağırdım. "Anne, evde kivi var mı?"

"Var dolapta, bize de getir bari." dediğinde uyuyan Arda'ya dudaklarımı büzerek baktım. "You are dead bro!"

Hoplaya zıplaya mutfağa giderek dolabı açtım ve birkaç tane kivi, birkaç tane de başka meyvelerden çıkardım. Hepsini bir tabağa koyarak yanlarına iki bıçakta koydum ve annemlere götürüp tezgâhta bir tane duran kiviyi aldım. Onu da bir tabağa koyarak yanına bir bıçak koydum ve cool adımlarla odama ilerledim.

Kafamın içinde tek bir müzik çalıyordu; cendere cendere cendere cendere...

Odaya girdikten sonra aralık kapıdan bağırdım. "Arda'yla oyun oynuyoruz, eğer bağırırsa kaybettiği içindir, kaale almadan muhabbetinize devam edin." Kapıyı hızla kapattım.

Arkamı döndüm ve yüzümden eksik etmediğim sırıtmayla Arda'ya baktım. Ah mışıl mışıl uyuyordu, birazdan neler yaşayacağını bilmeden.

Ayak ucuna koyduğum sandalyeye oturup tabağı da kucağıma koydum ve uyanmasını bekledim. Uyanmadı.

Tabii kış uykusunda olduğunu unutmuşum.

Masamın üzerindeki bardağa ilerledim. Dibinde kalan birkaç yudum su bence uyanması için yeterliydi. Suyu suratına fırlattığımda nefes nefese uyanarak etrafa baktı, beni fark edince bağırdı. "Lan boğuluyordum gerizekalı!" Hay Allah, bu su sabah ağzına kadar doldurup içmeyi unuttuğum suydu. Neyse arada olur öyle unutkanlıklar.

Uyandığını gördüğümde gidip sandalyeme oturdum ve tepkilerini izledim. Ellerini, kollarını bağladığım iplerden kurtarmaya çalışıyordu. "Lan psikopat, manyak kadın! Çöz şunları!"

Sırıtarak tabağı belli edercesine salladım ve elimdeki kiviyi gözlerinin içine baka baka, ufak ufak soymaya başladım.

Gözlerime bakarken yutkundu. Ne yaptığımı bildiği için asla gözlerini aşağıya indirmedi. "Ne yapıyorsun Açelya?" Yüzü ekşimeye başlarken, "Açelya düşündüğüm şeyi yapmıyorsun değil mi?" dedi.

Arda'nın kiviye tiki vardı, hem de ne tik.

"Arda gel beraber yiyelim," diyerek kiviyi yüzümün hizasına kaldırdığımda öğürmeye başladı. Normalde ellerini de garip hareketlere sokardı ama bağlı olduğu için yapamıyor sadece çekiştirmekle yetinebiliyordu.

"Arda ne kadar günah yaptığın, Allah'ın nimetine hiç yüz çevirilir mi?" Bıçağı tabağa bırakarak elimi göğsüme koydum ve gözlerimi kapattım. "Bak bir fena oldum şimdi."

"Açelya senden nefret ediyorum!" diye bağırdı garip hareketler yaparken. Gülümsedim ve öpücük attım. "Ben de seni canım kuzenim."

Kiviyi sonunda soyabildiğimde dörde kestim ve ayaklandım. Konuşurken gözlerinin içine baka baka yiyordum. "Sana neden bunu yaptığımı bence salak değilsen anlamışsındır." Kiviyi yuttuktan sonra bir süre düşündüm. "Şimdi bir düşündüm de salaksın, anlamamışsındır, ben anlatacağım."

"Açelya kes şunu!" diye tısladı alnından terler akarken. Ağzımı sonuna kadar açıp bir tane daha atarken, "Neyi?" diye sordum.

"Açelya!" diye bağırdığında kivileri tabağa bırakıp masamın üzerindeki ıslak mendille ellerimi temizledim. Ben de kiviyi pek sevmezdim ama onun böyle kıvrandığını gördüğümde dünyanın en tatlı meyvesi olmuştu.

"Tamam tamam," dedim ellerimi iki yana sallarken. "Seni çok sinirlendirdim, bunun telafisi olarak güldüreceğim."

"Açelya buradan kurtulayım, seni geberteceğim! Git mezarını kazmaya başla." Elimi dalga geçer gibi salladım. "Biliyor musun bu hâldeyken söylediklerin tehdit değil, komik oluyor."

Sırıtarak ona bir süre baktıktan sonra arkamı döndüm. Masamda başında pembe tüy olan bir kalem vardı. Geçen sene öylesine alırken gerçekten hiç bu durum için kullanacağımı düşünmezdim. Artık en sevdiğim kalemim sensin, canım kalemim benim.

Kalemi elime aldıktan sonra gülerek ona ilerledim. "Ne istiyorsun benden psikopat karı?! Bırak gideyim, yemin ederim istemezsen bir daha bu eve gelmem!"

Kahkaha attım. "Hayır kuzen, burası senin halanın evi tabii ki geleceksin, o nasıl söz duymayayım bir daha." Arkamda sakladığım tüyü bir anda gösterdiğimde ne yapacağımı anlamış gibi ayaklarını geri çekmeye çalıştı. "Ama kendi hür iradenle gelmezsen bir şey diyemem tabii."

Eğilip zor da olsa çoraplarını çıkardığımda yüzüme vuran kokuyla yüzümü buruşturdum. "İnsan bir ayağını yıkar, Allah belanı versin, ben bu evi temizlerken nasıl can çekişiyorum haberin var mı?"

"Açelya bokunu yiyeyim yapma, bak sana abla derim yemin ederim ki derim." Aramızda bir yaş vardı ve bana sürekli abla demesi söylüyordum. Benden çoğu kez bunun için dayak yemişti ama ısrarla söylemiyordu. Dudağımı büzdüm. "Vay be, defalarca kez kuzenin senden rica etti yapmadın, bir pembiş tüye diz çöktün."

Elimdeki tüye son kez baktım. "Senin yüzünden yirmi saniye önce en sevdiğim kalem listesinde birincilik sahibi olan kalemimi atmak zorunda kalacağım. Senden daha fazla nefret etmeye başladım şerefsiz kuzen!"

"Açelya sana koli koli çikolata alırım, lütfen," Sözünü kesip burun çevirdim. "Onu Bulut alacak zaten, sana kalmadım."

Sinirle gözlerini kıstı. "Ulan ben onun buradan amına koyayım! Her şey onun yüzünden başıma geldi."

Sinirlenerek tüyü ayağının altında gezdirmeye başladım. Arda kıvranarak gülmeye başlarken konuştum. "Bulut'un ne suçu var aptal kuzen? Bok mu vardı telefonu açtın? Allah bilir hakkımda ne düşünüyor şu anda!"

"Açelya!" dedi kahkaha atarken. Ayaklarını kaçıştırmaya çalışıyordu. "Açelya dur yalvarırım dur bir daha yapmayacağım!"

"Hah yapmayacakmış! Yapabileceğini mi sanıyordun?!" Arda'nın gülmekten hâli kalmamıştı. "Açelya altıma sıçacağım nolursun dur artık!"

Yüzümü ağlamaklı bir hâle getirdim. "Kolaydı tabii, durmuş! Ben şimdi o telefonu nasıl açacağım? Ne diyeceğim? Allah bilir kaç kere aramıştır, ne mesajlar atmıştır!" Ağzımı açarak yere oturdum ve ağlamaya başladım. "Arda senden nefret ediyorum!"

Gözümden yaş akmamasına rağmen içimi dökmek için ağıt yaka yaka ağlarken tüy de elimden düşmüştü. Arda buna rağmen kıçı düşmüşcesine gülmeye devam ediyordu.

"Noluyor burada?" Annem bir anda kapıyı açtığında yengemin de arkasında olduğunu fark ettim. İkisinin de gözleri pörtlemiş bir şekilde bize baktıklarını hissediyordum.

Çünkü kapıdan içeriye baktıklarında gördükleri şey, elleri ve ayakları yatağa bağlanmış, hunharca gülen bir adet Arda, yere oturup yatağı, yeri yumruklaya yumruklaya ağlayan bir adet Açelya.

Hoş bir görüntü olmamıştı.

düşür beniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin