Macide Hatun bana verdiği tepsiyi alırken, hızla bakışlarım kanepede oturan sultana döndü.
Duruşumu dikleştirmeye çalışırken derin bir nefes verdim ve hızlı adımlarla yanına doğru ilerledim.
Yanına geldiğim esnada tepside bulunan kahveyi önüne koydum.
Afife Sultan kahveyi alırken "Antonie Ağa." Dedi.
Bakışlarım ona dönerken "Sen bence buralarda fazla oyalanma, bir şeyler düşün taşın." Diye eklediği zaman bakışlarımı kaçırdım.
Onun hizmetine daha dün başlamıştım ve o gerçekten de planını hızlı bir şekilde yerine getirmek istiyordu.
"Ama merak etmeyesin, ilk adımı ben düşündüm." Dediği zaman biraz korkak olan bakışlarımı ona yönlendirdim.
"Macide Hatun bu sabah Eflatun Ağa ile konuştu. Birazdan has odayı temizleyeceksin." Diye eklediği zaman duruşumu dikleştirdim.
"Has odayı temizlerken de ne yapacağını biliyorsundur umarım." Dediği zaman gözlerimi kapattım ve kafamı salladım.
Kalbim şimdi deli gibi atıyordu, onun kaldığı odayı temizleyecektim ve belki de onu görecektim.
"İnşAllah hünkarımız odada olur, yoksa başka bir yöntem düşünmemiz lazım." Dedi biraz düşünür bir tonda.
"Neyse burada dinelip durmayasın, hadi git hazırlan ve altın yola düş." Dediği zaman alt dudağımı ısırdım ve kafamı salladım.
~~~~
Kapıdaki ağalara baktığım zaman "Ben burayı temizlemek için geldim." Dedim.
İkisi de beni süzerken "Antonie denen hadım ağa sen misin?" Diye sordu içlerinden biri.
"Evet, benim." Dediğim zaman kapılar benim için açıldı.
Bende tam o anda içeri doğru adımladım ve derin bir nefes aldım.
Kapılar arkamdan kapanınca gözlerim istemizce daireyi taradı.
Daire boştu, Mestan Han burada değildi.
Derin bir nefes daha alıp işime geçmeye başladım.
Yerde olan bir kaç kıyafetini alarak işe başladım. Elime gelen yumuşaklık ile istemizce içim titredi.
En güzel ipek ve kumaşları kıyafet olarak giyiyordu. Bu gayet olası bir durumdu, kendisi bir cihan hükümdarıydı.
Giydiği kıyafetleri değiştirdiği paravana giderken yerde olan kıyafetleri katlayıp oraya koydum.
O an aklıma gelen şeyle gözlerimi kapattım. Elimdeki kumaşa bakarken istemsizce onu yüzüme yaklaştırdım.
Tam o anda "Ne yapıyorsun?" Diye bir ses duymamla irkildim ve arkamı döndüm.
İlk defa onun sesini duymamın mı verdiği histen yoksa onu birden arkamda görmenin verdiği histen mi bilmem ama kanım şuan hiç olmadığı kadar deli akıyordu.
Sesi o kadar değişik ve tanıdık geliyordu ki.. Sert ve otoriter bir ses tonu vardı, tıpkı bir padişaha yarışır gibi.
Mestan Han tam karşımda dururken, bakışları bendeydi.
Ben anında selam dururken "Bağışlayın hünkarım, sizi fark etmedim." Dedim.
Kafamı biraz kaldırmam ile gözlerimiz birleşti. Şimdi o kömür karası gözleri ile bana bakıyordu.
"G-geçebilir miyim?" Diye sorduğum zaman yana doğru çekildi.
Ben hızla paravandan çıkarken derin bir nefes verdim ve dağınık olan yatağına ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Yol
Historical Fiction"Senin canını almaya gücüm yetse de yüreğim yetmez." Fransız bir tüccarın oğlu olan Antonie, harem ağalarını hadım olduğuna ikna eder ve hareme girer. Ancak padişahın ilgisini kısa zamanda üzerine çekince bu sefer padişahın kız kardeşi olan Afife Su...