Has odadan dışarı çıkarken başımın dönmesi bir oldu. Öyle mayışmış bir tondaydım ki elimi yalnızca başıma koydum.
Daha sonra kafamı sağa doğru çevirmem ile çervesindeki bir kaç cariye ile yaklaşan Letafet Sultanı gördüm.
Kaşlarım istemizce çatılırken, derin bir nefes verdim ve selam durdum.
Tam bu esnada karşıma geldi ve "Müsade var mıdır?" Diye sordu.
Ben kafamı şok ile kaldırıp onun yüzüne bakarken "Yolun ortasında durmuşsun ya hadım ağa, onu söylerim. Müsade var mıdır halvet için?" Dedi sert sesiyle.
Halvet için mi? İçimde oluşan hayal kırıklığı ile onun kahverengi gözlerine odaklandım.
"Daha ne bakarsın suratıma hortlak görmüş gibi, çekil." Dediği zaman gözlerim doldu ve yavaşça kenara doğru giderken çekildim.
Şimdi az önce beni öpmüp, Letafeti mi koynuna alacaktı?
Ellerimi sıkmam ile Letafet Sultan heyecanla kapıya döndü.
Tam o anda kapı görevlisi "Hünkarımız bu gece halvet istemediklerini söyledi sultanım." Dedi.
Duyduğum şeyle tüylerim diken diken olurken yavaşça dudaklarımın kenarı kıvrıldı. Tam bu esnada kafamı yere doğru eğdim.
Alt dudağımı keyifle ısırırken, ayağımı heyecanla yere doğru yavaşça sürttüm.
"Nasıl olur? Bugün perşembedir!" Diye Letafet şansını zorlarken kapıdaki ağa "Üzgünüm sultanım, Hünkarımızın emirlerini çiğneyip sizi içeri alamayız." Dedi düz bir tonla.
Letafet Sultan sinirle arkasını dönerken ilerlemeye başladı. Haftalardır halvete giremiyordu, sebebi neydi acaba?
Ben keyifle onun tersi yönde hareket ederken duruşumu dikleştirdim.
Tam o anda arkamda hissettiğim bir çift gözle hareketimi istemizce durdurdum.
Arkamı çok az dönmem ile omuzlarımın üstünden Letafet Sultan'ın bana bakışlarını gördüm.
Yönümü tamamen ona çevirmen ile yavaşça selam durdum. Bu son selamlarım olacaktı, o benim önümde selam duracaktı!
~~~~
"Bir sonraki hamlemiz ne olacak sultanım?" Diye sorduğum zaman Afife Sultan her zaman ki gibi meyve yerken düşünmeye başladı.
Ağzındaki lokmayı yutmazken "Hünkarımız ile çok fazla tekte kalmamalısın." Dedi.
Bakışları bana dönerken "Şu temizlik oyununa devam etmemiz icab eder. Sende mesafenin koymalısın." Dediği zaman ağır ağır başımı salladım.
İdam edilmek tabii ki istemiyordum, Mestan Hanın duygularının güçlenmesi lazımdı.
Tam o anda kapı çaldığı zaman içeri Macide Hatun girdi.
Önce selam dururken "Sultanım, Letafet Sultan hazretleri geldi." Dedi.
Benim kaşlarım çatılırken, Afife Sultan yerinde doğruldu.
"Gelsin." Dediği zaman Macide Hatun selam dururken yavaşça kenara çekildi.
İçeri halvet kıyafetleri ile giren Letafet Sultanı görünce istemeden de olsa selam durdum.
O da Afife Sultana karşı selam dururken derin bir nefes verdi.
"Hayırdır Letafet, senin bu dairenin yolunu bilir miydin ya?" Diye sordu Afife Sultan alayla.
O sırada elini meyve tabağına attı ve ağzına bir üzüm koydu.
"Size ikaz etmeye geldim." Dediği zaman tüylerim diken diken oldu. Afife Sultan duyduğu şeyle ağzındaki üzümü yutamadan öksürmeye başladı.
Ben hemen masada duran suyu verip ona uzattım. O direkt alıp içerken bakışları Letafete döndü sinirle.
"Senin kafana bir şey mi düştü? Ağzından çıkanı kulağın duyar mı?" Diye sordu sinirle.
Letafet onun sadece yüzüne bakarken, "Karşında bir hanedan mensubu var. Haddini bil." Dedi Afife Sultan dişleri arasından.
"Doğrudur, siz birer hanedan mensubusunuz." Dediği zaman Afife Sultan sinirle ona bakıyordu.
"Valideniz ile zamanında çok iyi anlaşamadık, bu da doğrudur. Ancak onun ölümünü benim üzerime yıkamazsınız." Dedi keskin bir tonla.
"Valideniz hakkın kararı ile kadın hastalığına yakalnıp son nefesini vermiştir. Hepimiz kadınız, yarın bir gün bizim başımıza gelmeyeceğini kimse bilemez." Diye ekledi.
"Demem o ki sultanım, Hünkarımızın aklını bir hatun ile çelmeye çalıştığınızın farkındayım." Dediği zaman tüylerim diken diken oldu.
Hatun mu? Beni bilmiyordu ama Mestanın gözlerinin başka birinde olduğunu anlamıştı.
"Mazide rahmetli valideniz yapamadığını siz mi yapacaksınız? Ben rakipsizim bunu asla unutmayın." Dediği zaman Afife Sultan sinirle ayağı kalktı.
Ben bu sırada sinirle dişlerimi sıkarken, elimi yumruk yaptım.
"Er yada geç o hatunu bulacağım sultanım, bulduğum vakitte canını evvela ben almayacağım hünkarımız alacak." Dedi büyük bir kinle.
"İşte o vakit sizde hünkarımız emri ile başka bir saraya sürüleceksiniz. Bunu siz istediniz." Dediği zaman Afife Sultan tam önünde durdu.
Sakin bir nefes verirken tüm gücüyle bir tokat atması bir oldu.
Letafet Sultan yerle bir olurken, küpeleri ve saçları sallandı. Başına giydiği taç yere düştü ve paramparça oldu.
"Kendine gel." Dediği zaman Afife Sultan, Letafet hırsla ayağı kalktı.
"Ateşle oynuyorsun." Diye eklediği zaman Afife Sultan, Letafet Sultan hırsla başını yukarı kaldırdı.
"Ben yanmaya razıyım sultanım, sizi de yanımda çıra diye götürmek büyük bir şeref olur." Diye ekledi Afife Sultanın yüzüne karşın.
"O ateş beni yakmaz, senin o beni yanında götürmek istediğin ateş bir kibrit misalidir. Ben içimde cehennemi taşıyorum sen ne dersin?" Dedi büyük bir nefretle.
Letafet Sultan onun yüzüne bir kaç saniye sinirle baktıktan sonra "Müsadenizle." Dedi sadece.
"Müsade senindir Letafet, senindir." Dedi iğneleyici bir tonla Afife Sultan.
Letafet sinirle selam dururken yavaşça odadan dışarı çıktı. Benim gözlerim Macide Hatuna döndüğü zaman o bana korku ile baktı.
Ama benim gözlerinden alev fışkırdığını biliyordum, Mestan Hanı gerçekten sevse buraya gelip Afife Sultanı tehdit etmezdi. Onu direkt kendi bitirirdi.
Tam o anda Afife Sultan sinirle bana döndü. "Ayaklar baş olmuş, bu hatunun işi bitecek." Dedi içindeki sinirle.
"Bu ne cüret? Bana nasıl böyle davranır? Ne yapıp ne edip bu hatunu bitireceksin, yoksa ben seni bitiririm." Diye ekledi Afife Sultan.
"Validemin sorumlusu kendi değilmiş, validem sanki kahrından o hastalığa yaklanmadı." Dediğinde odanın içinde dolaşmaya başladı.
"Ama yok en kötü şekilde onu bu saraydan göndereceğim." Dediği zaman duruşunu dikleştirdi.
Tam o anda kapı tekrar çalarken Afife Sultan kapıya doğru kafasını çevirdi.
Siyah saçları savrulurken kapıdan içeri Mestan'ın kapıdaki ağası girdi.
"Afife Sultanım." Dediği zaman "Nasıl desturusuz girersin sen?" Diye yanıtladı Afife Sultan.
"Bağışlayın beni ama emir hünkarımızdan geldi." Dediği zaman Afife Sultan'ın kaşları çatıldı.
"Hünkarımız dairesini temizlemesi için gönderdiğiniz ağanın haremine kaydını yaptırdı. Önümüzdeki akşam halvet için çağırırlar." Dediği zaman gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Afife Sultan yönünü tamamen ağaya döndürürken yüzünde bir gülümseme oluştu.
"Tamam, söyle hünkarımıza müsadem vardır." Dediği zaman bakışlarım Afife Sultana döndü.
Verin ateşi, harlayın haremi. Yansın bu saray.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Yol
Ficção Histórica"Senin canını almaya gücüm yetse de yüreğim yetmez." Fransız bir tüccarın oğlu olan Antonie, harem ağalarını hadım olduğuna ikna eder ve hareme girer. Ancak padişahın ilgisini kısa zamanda üzerine çekince bu sefer padişahın kız kardeşi olan Afife Su...