"Sultanım siz dün ne dediniz öyle? Ben hadım değilim ki, zinhar halvete giremem." Dediğim zaman Afife Sultan yerinde oturmuş bir şekilde ağır ağır başını sallıyordu.
"Eğilecekse eğilecek, bükülecekse bükülecek. Artık daha fazla beklemenin bir anlamı yoktur Fatin Ağa." Dediği zaman bakışları beni buldu.
"Bundan gayrı beni ilgilendirmez, evvelden ben sana çok yardım ettim. Has odada tek başına olacaksın, hadım olmaman bir sorun çıkartırsa da benim bundan haberim yoktu." Dediği zaman gözlerim irileşmiş bir şekilde ona baktım.
Macide Hatunda yerinde rahatsızca kıpırdanırken, "Beni bu duruma siz getirdiniz sultanım." Dedim dehşet veren bir sesle.
O elini çenesine koydu ve herhangi bir cevap vermedi.
"Hünkarımızın emirleri karşısında benim bile boynum kıldan incedir, sen ne dersin ağa?" Dediği zaman hayal kırıklığı ile ona baktım.
Bana resmen ihanet etmişti, şimdi de beni göz göre göre ateşe atıyordu.
"Hadi zaman kaybetme, git hamamına. Hazırlan, paklan akşama halvet var." Dediği zaman ben hâlâ onun yüzüne bakıyorum.
"Macide." Diye emir verdiği zaman Macide Hatun yanıma geldi.
"Hadi Fatin Ağa, gidelim." Dediği zaman dudaklarımı sinirle birbirine bastırdım ve selam durdum.
Artık tek temellim canımın gitmemesiydi, umarım gitmezdi.
~~~~
Başımdan aşağı su dökerken, gözlerim doldu.
Bu hareme neden gelmiştim ki? Ya da neden en başta hadım değilim denemiştim?
Şimdi ise ilk başta bir oyun için yaşadığım şeyleri gerçekten yaşıyordum.
Ben kalbimi Mestan Hana divane olmuşken, o sırf hadım olmadığım için benim ölüm emrimi mi verecekti?
Sevdiğim adam katilim mi olacaktı? Bu o kadar ağır bir histi ki.
Gözlerimden yaşlar düşerken omzumda hissettiğim el ile titredim.
Macide Hatun bana acıyan gözlerle bakarken "Endişelenmeyesin Fatin Ağa." Dedi.
"Hünkarımız şuana kadar hiçbir oğlana bu denli bir ilgi beslemedi, halvete çağırmadı." Diye eklerken onu dinliyordum.
"Sana kıyamayacak, inan bana." Dediği zaman "Ölmek umrumda değil." Dedim titryen sesimle.
İşte şimdi kendime bile itiraf edemeyeceğim şeyi itiraf etmenin vakitydi.
"Ben sevdiğim adam tarafından öldürülmek istemiyorum." Dediğim zaman sesim titredi.
"Endişelenme, bunların hiçbiri olmayacak." Dediği zaman bakışlarım ona döndü.
"Hünkarımız sana bir kez gönlünü kaptırmış, seni kolay kolay öldürmez." Dediği zaman dizlerim titredi.
Göz yaşlarımı sildim, ona olan aşkımı ona kanıtlayacaktım.
Bu öyle bir aşktı ki, masumiyetimi kanıtlayacak ve onun kalbine bir taht kuracaktı.
Yanda duran tası alıp, kafamdan aşağı dökmem ile koğuşun girişinde bir beden belirdi.
Suyun bulanık görüntüsü gittiği anda bunun Letafet Sultan olduğunu gördüm.
Kaşları çatılırken koğuşta içeri girdi. Macide anında selam dururken bende derim bir nefes aldım ve selam durdum.
"Bu niye hazırlanır? Hemde halvet hamamında?" Diye endişeli bir tonla sorduğu zaman dudaklarımın kenarı kıvrıldı.
Macide Hatun herhangi bir cevap vermezken kafamı kaldırdım ve "Hünkarımız emri üzerine hazırlanıyorum." Dedim keskin bir tonla.
Letafet Sultanın yüzünün rengi anında solarken ben alt dudağımı ısırdım.
"Demek ki o sendin." Diye dehşet verici bir sesle konuştuğu zaman herhangi bir cevap vermedim.
O sinirle dişlerini sıkarken hızla arkasını döndü ve ilerlemeye başladı. Burnundan soluyordu.
Macide Hatun saygı ile selam dururken ben ilk defa selam durmadım, ama bu ilk ve son olmayacaktı. İlelebet onu gördüğüm zaman selam durmayacaktım.
~~~~
Kalbim deli gibi atarken, ellerim yaprak gibi titriyordu.
Sağımda duran Yıldız Kalfa ve Solumda duran Macide Hatun bana rahat olmam için sırasıyla bir şeyler söylüyorlardı.
"Rahat ol, kendini hünkarımıza bırak. Onu memnun etmeye çalış." Dediği zaman Yıldız Kalfa kafamı salladım.
Diğer yandan Macide Hatun yaklaştı ve "Kalbinin sesini dinle, o sana doğru yolu gösterecek." Dedi hafif korkulu bir tonla.
Biliyordu, eğer Mestan Han hoş karşılamazsa bu işin içinde olduğu için onunda kellesi gidecekti.
Tam has odanın kapısının önünde durduğumuz zaman kalbim ağzımdaydı.
Gözlerim dolarken derin bir nefes aldım ve benim için açılan devasa kapıdan içeri girdim.
Macide Hatun ve Yıldız Kalfa ardımdan bana umutlu gözlerle bakarken gözlerim kapalı bir şekilde odaya daha fazla ilerledim.
Saniyeler sonra arkamdan kapı kapandığı zaman dolu gözlerimi açtım.
Mestan Han arkası dönük bir şekilde dururken yönünü bana çevirdi.
Gözlerimiz buluştuğu anda gözlerimden yaşlar deli gibi akmaya başladı.
O heyecan ve aşkla bana bakarken, belki de biraz sonra o gözlerine nefret olacaktı.
Bana doğru yaklaşırken "Fatin'im." Dedi titryen sesiyle. Ben biraz geriye çekilmek isterken bana doğru adım atmaya başladı.
O kadar yakışlıklıydı ki, ayın aydınlatması ile bir heykel gibi duruyordu.
Tam o anda has odanın kapısı birden açılınca korku ile yana doğru sıçradım.
Mestan Hanın kaşları çatılırken, Letafet Sultanı gördüm.
Bana sinirle bakarken önce Mestan Han için selam durdu.
Mestan Han her şeyi idrak ederken "Letafet! Bu ne cüret!? Halvete nasıl böyle girersin!?" Diye bağırdı.
Letafet selamını bitirdikten sonra bakışlarını Mestan Hana çevirdi.
Tam o anda has odanın girişinde beliren Afife Sultana döndü bakışlarım. Bana korku ile bakarken kafasını kötü anlamda salladı.
Benim gözlerim irileşirken Letafet Sultanın yan bir şekilde bakışlarını bana döndü.
"Birazdan koynunuza alacağınız ağa Afife Sultanın casusudur." Dediği zaman nefesim kesildi.
Gözlerim irileşirken, Mestan Han sadece Letafet Sultanın yüzüne bakıyordu.
"Üstüne üstelik hadım değildir, hareminize bu şekilde girmeye cüret etmiştir." Dedi titryen sesiyle.
İşte şimdi bitmiştim, bakışlarım Mestan Hana dönerken gözlerim hiç olmadığı kadar doldu.
Gözlerimi kapatıp, hızlıca arkama dönmem ile içimi çektim.
"Hadım olmadığından haberim var." Diye Mestan Han'ın sesini duyduğum an tüylerim diken diken oldu.
Yavaşça arkamı dönerken Mestan Han, Letafet Sultana doğru bir adım attı.
"Şimdi bizi rahat bırak." Dediği zaman Letafet yüzündeki şaşkın ifade ile bir kaç saniye boyunca Mestan Han'ın suratına baktı.
Benim bakışlarım Afife Sultana dönünce yüzünün kireç kesitiğini gördüm, o da bunu beklemiyordu.
Letafet sinirle selam dururken, yavaşça has odadan çekildi.
Ben bakışlarımı Afife Sultandan Mestan Hana çevirdiğim zaman kapıların kapanma sesini duydum.
Gözlerindeki aşk ile bana bakarken, masumca dudaklarının kenarı kıvrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Yol
Ficción histórica"Senin canını almaya gücüm yetse de yüreğim yetmez." Fransız bir tüccarın oğlu olan Antonie, harem ağalarını hadım olduğuna ikna eder ve hareme girer. Ancak padişahın ilgisini kısa zamanda üzerine çekince bu sefer padişahın kız kardeşi olan Afife Su...