Ellerimi tutan adamın gözlerinin içine baktığım zaman gözlerindeki aşkla dolu karanlığı gördüm.
Esmer teni, siyah saçları ve kaşları vardı.
Yapılı, güçlü ve güven veren bir vücudu vardı. Gerçek bir devlet reisiydi.
Has odanın kapıları bizim için açılırken elimi tutan eli sıkılaştı.
İçeri doğru adımlamaya başlaması ile bende arkasından girdim ve büyük kapılar arkamızdan kapanıp, kilitlendi.
Yavaşça dairenin ortasına geldiğimiz zaman bana doğru döndü ellerimi bırakmadan.
Ben gözlerimi onun yakışıklı suratına gönderdiğim zaman gözlerimin içine bakıyordu, korkmadan..
"Ben.." Diye lafa başlaması ile hemen gözlerim gözlerini buldu.
"Osmanlıda erkek bir eşi olan ilk padişah değilim." Diye ardına eklediği zaman bana doğru bir adım attı.
Elimi kaldırıp, öpmesi ile kokusunu içine çekti.
"Bu geceyi uzun zamandır düşlüyorum." Dediği zaman elimi hiç bırakmak istemezcesine bıraktı ve etrafımda yavaşça dönmeye başladı.
Geniş omuzları, heybetli bir duruşu vardı. Ona ait olan güzel kokusu peşinden onu takip ediyor ve burnuma doluyordu.
"Bugün günlerden ne, biliyor musun?" Diye sorduğu zaman bana yöneltilen soruya karşın zihime döndüm.
Perşembe..
"Perşembe mübarek bir gecedir, kutsaldır." Diye eklediği zaman diğer tarafımdan tekrar görüş alanıma girdi.
"Bu bizim ilk perşembemiz." Dediği zaman önümde durdu.
"Ancak önümüzde daha çok perşembeler var sultanım." Dediği zaman kalp atışlarım hızlandı.
"Sultanım." Diye tekrarladığı zaman bir adım attı ve sıcak nefesi yüzüme vurdu.
"Bu haremin, bu sarayın benim eşim olarak sultanısın." Dediği zaman elimi tekrar tuttu.
Kendi kalbine gönderdiği zaman "Ancak buranın daha ihtişamlı bir sultanısın." Diye ekledi yavaşça.
"Seni ilk gördüğüm anı hatırlıyorum." Dediği zaman sesi tarif edemeyeceğim bir tonda çıkıyordu.
Her zaman sert ve disiplinli çıkan sesi şimdi ince ve nazik çıkıyordu. Sanki sesiyle bile beni inciltmekten kaçınıyordu.
"Bugüne kadar en ufak bir duygunun var olduğuna bile inanmazdım." Diye tekrar konuştu.
"Kalbin sadece yaşam kaynağı olan bir nimet olduğunu var sayardım." Dediği zaman tekrar önümde durdu.
"Sen geldin, her şeyi bozdun." Dediği zaman hareketini artık durdurdu.
"Kalbimi fethettin, Afife'nin oyunu olsan bile canını bile almaya gücüm yetmedi." Dediği zaman artık daha fazla içimde tutamadığım şeyleri söylemenin tam vakti olduğunu anladım.
"Sen bunu bir oyun mu zannettin?" Diye sormamla uzun zaman sonra konuşmuştum ve o da merakla gözlerimin içine bakıyordu.
Evet, arkamızdaki ilişki başladığından beri bunu hiç konuşmamıştık ve bugün bizim düğün gecemizdi.
"Haremine ilk girdiğim anda idam edilmem gerekiyordu." Diye ardına ekledim.
"Hayatım için bana resmen koşul sunmuştu." Diye devam ettim.
"Bir planım vardı, kaçacaktım bu diyardan. Onu ve seni oyalayıp sırra kadim basacaktım." Diye ardına eklemem ile bu sefer ben adımladım.
Tam omuz hizasında durduğum zaman "Ama sen Mestan Han." Diye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Yol
Fiksi Sejarah"Senin canını almaya gücüm yetse de yüreğim yetmez." Fransız bir tüccarın oğlu olan Antonie, harem ağalarını hadım olduğuna ikna eder ve hareme girer. Ancak padişahın ilgisini kısa zamanda üzerine çekince bu sefer padişahın kız kardeşi olan Afife Su...