"Sultanım?"
Şaşkınlık ve sinir karışımı sorduğum soruya karşın hafifçe gülümsedi.
"Seni daha evvel vaktiye uyarmıştım, eğer laflarımı dikkate alıp hatrında tutsaydın şuan bu hâlde olmayacaktın." Demesiyle bu sefer gülümseme sırası bana geldi.
"Siz.. beni bu şekilde mi haremden göndermeye çalıştınız? Her şeyin sorumlusu siz misiniz?" Diye sormam ile "Yeni mi anladın?" Diye sordu.
"Hani beni Mestan Han göndercekti? Hani beni o muhteşem aşkınız ile yerle bir edecektiniz?" Diye sinirle sormamla bana doğru bit adım attı.
"Sen gerçekten hünkarımızı sevdiğimi mi düşündün?" Diye cevapladı alayla.
"Olmayan bir aşk ile seni yerle bir edemezdim." Demesi ile başını kaldırdı.
"Bende bu yoldan halledeyim dedim ağa." Dediği zaman yüzümde bir gülümseme oluştu.
"Siz buradan çıktığınız zaman Mestan Hanının size eski hürmetini göstereceğine mi inanırsınız?" Diye sordum yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan.
"Benim bu diyardan göçüşüm ile Mestan Han'ın kalbi bir daha aşka, sevgiye ilelebet kapanacaktır. İşte o zaman sizin sultanlık oyunuzunda eski sarayda devam edecektir." Dememle yüzüne karşı konuşmuş oldum.
"Siz bu oyunu en baştan kaybettiniz sultanım." Dememle bakışları benim gözlerimdeydi.
"Sen gerçekten ölmeyi hak ediyorsun!" Dediği zaman elini hançerine attı.
"Canını ben alacağım!" Diye anında eklemesi ile hançeri indirmeye çalışması bir oldu.
Tam o anda bileğini tutmamla bir kaç tıkırtı ve bir kaç yeniçeri gördüm.
Buraya hızla akın eden yeniçerilerin arkasında beliren Mestan Han ortama giriş yaptı.
Letafet Sultan'ın yüzü korku ile kırışırken, benim de kalp atışlarım hızlandı.
Mestan Han gördüğü şey ile hiç iyi görünmüyordu.
Gözleri kızarırken titremeye başladı, bir Letafete, bir onun elindeki bıçağa bir de bana bakıyordu.
Saniyeler sonra ağzından çıkan tek bir söz oldu.
"YAKALAYIN ŞU KÂFİRİ!"
~~~~
Aşk bu cihandaki en güçlü sihir, en güçlü savunmaydı.
Şimdi beni sarıp sarmalayan padişahın sıcaklığı ile gözleri dolmuştu.
Gözlerimin ona dönmesi ile ellerini yüzüme attı ve dudaklarımızı birleştirdi.
Verdiği güveni iliklerimde hissederken vücudum kasıldı.
Dudaklarımı şefkatli ve inciltmek istemez gibi öpmeye çalışırken bir süre sonra dudaklarını yavaşça çekti.
Bu kadar kuvvetli ve sert bir padişahın bana bu şekilde dokunması içimi ısıtıyordu.
"Her şey geçti, artık kollarım arasında güvendesin. Kimse senin kılına dahi dokunamaz, bundan sonra da dokunamayacak." Dediği zaman dolu gözlerimden yaşlar düştü.
"Çok korktum." Dememle elleri kollarımda bitti. Şimdi onun odasında onun yanına güveni iliklerime kadar hissediyordum.
"Korkma meleğim, ben burdayım. Ben buradayken sana kimse dokunamaz." Dediği zaman elini belime attı.
"Bundan sonra her şey çok güzel olacak." Dediği an bir çığlık yükseldi.
Korku ile titrememle beni kendine bastırdı. Beni sımsıkı sararken burnuma güven veren kokusu doldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Yol
Historical Fiction"Senin canını almaya gücüm yetse de yüreğim yetmez." Fransız bir tüccarın oğlu olan Antonie, harem ağalarını hadım olduğuna ikna eder ve hareme girer. Ancak padişahın ilgisini kısa zamanda üzerine çekince bu sefer padişahın kız kardeşi olan Afife Su...