~yazarın ağzından.~
Fatin...
Mestan Hanın yaşadığı en zor gün, işte bugündü!
İçindeki feci ağrı ile ağlarken bacaklarını kendine çekti. Kalbi acırken nefesi titredi.
Neredeyse birinci gün bitecekti ve Fatin hâlâ ortada yoktu.
Bütün saraya hatta bütün İstanbul'a onu arama emrini vermiş ve bu süreç boyunca da elinden ne geliyorsa yapmıştı.
Şimdi çaresizdi.. gerçek anlamda çaresizliği iliklerine kadar hissediyordu.
Aklında her türlü ihtimali getiriyor ve bu ihtimaller zincirinde bir cevap, bir sonuç almak için çırpınıyordu.
İçinde zar zor nefes aldırttığı umudu sanki ona 'boğazı çoktan kesilmiş bir koyunun can çırpınışları gibi çıpınıyorsun!' Diyordu.
Boğazı çoktan kesilmiş bir koyunun can çırpınışları..
Aklına gelen şeylerden tamamen uzaklaşmak isterken tekrar içini çekti. Koskoca payitahtta kuş olup uçup giden sevdiği adamı bulmak o kadar zordu ki.
Kapının tıklaması ile gözlerinden bir adet daha yaş düştü.
"Gel."
Zar zor sesiyle konuştuğu zaman içeri sadrazamı giriş yaptı.
Yorgun ve bitkin bakışları içinde ufacık olan umudu ile şimdi sadrazama bakıyordu.
Bir haber var mıydı Fatinden?
"Hünkarım." Diye sadrazam önce selam durmuştu ki Mestan Han son kalan sabrınıda kullanıp "KONUŞ!" Diye bağırdı birden.
Sadrazam korku ile titrerken "F-Fatine dair bir iz bulduk." Dediği zaman Mestan Han hızla oturduğu yataktan kalktı.
"Eğer tez olursak belki çok geç olmaz hünkarım." Diye de ardına ekledi.
~~~~
Afife Sultan harem taşlığına doğru yorgun adımlar ile ilerlerken derin bir nefes aldı.
Ondan daha çok yorgun olan harem ağaları onu gördüğü andan itibaren "Destur! Afife Sultan hazretleri!" Demişti ki harem içerisindeki cariyeler neredeyse ellerindeki işleri yere fırlatarak bırakmışlardı.
Bütün saray en çokta Mestan Han olmak üzere rezil olmuştu. Sarayın her köşesinde Fatini arasalarda ona dair en ufak bir iz dâhi yoktu.
Afife Sultan'ın yorgun bakışları az ilerideki nedimesi ile konuşan Letafet Sultana dönerken sinirli bir nefes aldı.
Ondan kuşkulanıyordu ve içindeki bu kuşku dünden beri onu bitirmişti.
Fatin kaybolu bir gün olsa da sarayın üzerinde bin senelik yorgunluk varmış gibiydi.
Hâlâ arama çalışmaları devam ederken Afife Sultan, Letafet Sultanın yanına doğru adımladı.
Nedime ve Letafet anında konuşmayı keserken yönlerini Afife'ye çevirdiler.
Afife Sultan çevredeki kimseyi umursamadan içinde daha fazla tutamadığı soruyu sordu.
"Fatin nerede?"
Letafet Sultan bir kaç saniye Afife Sultanın siyah gözlerine baktı ve hemen arından mütevazi bir gülümseme ile "Üzgünüm sultanım ancak bu hadiseyle ilgili her hangi malumatım yok." Dedi.
Afife Sultan sinir dolu bir nefes aldı ve gözlerini kapatarak "Letafet lafı raks edermişcesine kıvırmada meydana dök." Dedi ve gözlerini açtı.
"FATİN NEREDE?" Diye birden bağırması ile sesi tüm taşlıkta yayıldı.
Bütün harem korku ile titrerken Letafet Sultan dik duruşunu hiç bozmadan Afife Sultanın gözlerine bakıyordu.
"Sultanım, acınızı anlıyorum." Dediği zaman kafasını biraz eğdi gülüşünü gizlemek için.
Hemen ardından başını kaldırıp tekrar önündeki esmer sultanın gözlerine baktığı zaman "Ancak hâkkın emri, hünkarımızın dâhi sual etmeye gücü yetmez." Dediği zaman Afife Sultan gülümsedi.
Bir adım atması ile Letafet ile adasindaki mesafeyi baya bir azalttı.
"Eğer bu hadiseyle ilgili tırnak ucu kadar alakan varsa bu senin bitişin olur." Dedi kısık ama bir o kadar da sinirli bir tonla.
Tam bu anda "Destur Sultan Mestan Han hazretleri." Diye bir ses harem taşlığında yankılandı.
Mestan Han kimseyi umursamadan hızla haremden geçip gitti. Letafetin gözleri korku ile Mestan Hanı takip ederken Afife Sultanın bakışları sinirle ona döndü.
"Ne biliyorsun sen!?" Diye sorduğu anda Letafetin bu sefer bakışları Afife Sultana döndü.
~~~~
~Fatinin ağzından.~
Bir süredir tutsak edildiğim yerden çıktığım zaman aç ve susuz bir şekilde bu gemiye kapatılmıştım.
Hiçbir şey anlamıyordum, bu hale nasıl ve neden gelmiştim?
Aklımdaki tek şey Mestan Handı.. Eğer onu tanıyorsam şuan aklını yitirmiş olmalıydı.
Zat zor ayağı kalkmam ile bacaklarım titredi. Boğazımdaki feci ağrıyı umursamdan yutkunmaya çalıştım.
Tam o anda bir kaç adım sesi duymam ile peçeli bir kadının bulunduğum yere indiğini gördüm.
Bakışlarım içimdeki umutla ona dönerken kadının gözleri bende durdu ve gözlerimin içine derin derin baktı.
Saniyeler sonra peçesini açtığı zaman karşıma çıkan tanıdık yüz ile dişlerimi sıktım.
Letafet Sultan..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Yol
Historical Fiction"Senin canını almaya gücüm yetse de yüreğim yetmez." Fransız bir tüccarın oğlu olan Antonie, harem ağalarını hadım olduğuna ikna eder ve hareme girer. Ancak padişahın ilgisini kısa zamanda üzerine çekince bu sefer padişahın kız kardeşi olan Afife Su...