Eziyet
(Mutluluk Her Zaman Eziyet Çekene Gülümser..)
KALK HADİ!
Beste korku içinde kalktı. Etrafına bakındı. Kapısına baktı. Kapısının önünde siyah bir silüet duruyordu. Hemen yatakta doğruldu. Daha dikkatli baktı. Silüet halen daha oradaydı. Ancak adam bir anda uzaklaştı ve gözden kayboldu. Gözleri odasında bulunan saate doğru kaydı. Saat 08.16 idi. Hemen yataktan fırladı.
Hızlıca yüzünü yıkadı, Dişini fırçaladı ve okul için kıyafetlerini giymeye başladı. Saate yine baktı. Saat 08.24 olmuştu. "Zaman ne kadar hızlı geçiyor.." diye sorguladı içinden.
Mutfaktan tekrar sesler duyuldu.
"Hiç bir işe yaramıyor."
"Düzgün konuş."
"Sen de bir sus be!"
Bu üvey babasıydı. Çantasını aldı ve odasının kapısının önüne koydu. Mutfağa doğru ilerlemeye başladı. Dar koridordan ilerlerken uykudan gözleri kapanıyordu. Mutfağa geldi. Annesi yemek hazırlıyordu. Üvey babası ise kızmakla meşguldü. Beste üvey babasını pek sevmezdi. Dediklerine bakılırsa üvey babası da Beste'yi pek seviyor gibi değildi. Daha önce çok hakaret duymuştu. Üvey babası sayesinde.
Ancak Beste güçlü bir kızdı. Her ne kadar daha önce üvey babasını annesine söylemiş olsa da annesi pek inanmış gibi durmazdı. Kahvaltı masasına oturdu. Aklından babası geçiyordu. Ona dünyaları yaşatan, o güzel babasını. Küçükken babasını trafik kazasında kaybetmişti. O günden sonra Beste'ye babasından kalan tek şey bir kolyeydi.
Babasının ona hediye ettiği bir kolye.
O kolye Beste'nin en önemli ve özel eşyasıydı. Mutfaktaki televizyondan gelen bir ses ile irkildi. Televizyonda haberler açıktı. "Mükemmel" diye geçirdi içinden Beste. Haberlerde bir adamın karısını öldürdüğü yazıyordu.
Beste artık bu haberlerden bıkmış usanmıştı. Gördüğünde iştahı kesiliyordu. Masadan kalktı, çantasını aldı ve kapıya doğru yürümeye başladı.
Dışarı çıkmaktan korkar hale gelmişti. Fakat üvey babasının "Çıksana!" şeklindeki söylenişleri. Beste'yi tekrar uyandırdı. Yavaşça evden çıktı ve sakince kapıyı kapattı.
Derin bir nefes çekti ve yavaşça apartmanın merdivenlerinden inmeye başladı. Gözü en ufak şeye bile takılıyordu. Apartmandan çıktı ve ıssız sokakta yürümeye başladı. Sokakta sadece kuş cıvıldamaları ve okul tarafından gelen çocuk bağırışmaları vardı.
Fakat Beste alışmıştı artık bu seslere. Yürümeye devam ederken tam kaldırımın kenarında bir kedi gördü. Tekirdi. Çok tatlıydı ancak Beste okula geç kalıyordu.
Zor da olsa sevmemek için kendini tuttu ve yoluna devam etti. Tam yürü-yordu ki ayak bileği ve bacağında bir sıcaklık hissetti. Bu yine o kediydi.
Beste'nin ayaklarının etrafında dolaşarak miyavlıyordu. Beste bu sefer kendini tutamadı, eğildi ve elini kediye doğru uzatarak çağırdı.
Kedi, Beste'nin eline doğru geldi ve çenesini Beste'nin elinin üzerine
koydu. Bu sefer kediyi güzelce sevdi. Bir yandan seviyor, bir yandan da sohbet ediyordu. Telefonunu çıkardı ve yavaşça saatine baktı.
"08.38"
Geç kalmıştı. Hemen kediyi bırakıp koşmaya başladı. Sadece koşuyordu. Bir yandan da okulda yiyeceği azarları düşünüyordu. İlk ders Fendi.
"Mükemmel. Okulun en sinirli hocası."
Okulun kapısına gelmişti. Okula girdi. Onu nöbetçi öğrencinin sinir bozucu bakışları karşıladı. İğrenme ile bakışlarını önüne çevirdi ve merdivenlere doğru koşmaya başladı. Merdivenlerden ikişer ikişer koşarak çıktı ve koridorlardan da ilerleyerek sınıf kapısının önüne geldi. Derin bir nefes çekti ve kapıyı açtı.
Onu ilk önce arkadaşlarının şaşkın bakışları, biraz daha içeri girdiğinde ise Fen Hocasının nefret ve öfke dolu gözleri karşıladı. Yavaşça sınıfın içine doğru adım attı ve sınıf kapısını sakince kapattı. Ardından Fen hocasına doğru döndü ve yüzünü yavaşça aşağı doğru eğildi. Azar işitmeye hazırdı. O sırada gözleri sınıf kapısına kilitlendi ve onu gördü. O siyah silüeti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sokağın Sesi (TAMAMLANDI)
Aléatoire♤ Sen bana ışık oldun ♤ Hayatı boyunca bir çok acı ve haksızlığa uğramış Beste, kendisine hayat arkadaşı olacağını bilmeden Oğuz adında bir genç ile tanışır ve bu acılara bir cevap vermek adına büyük bir maceraya atılırlar. Ancak İkisinin de geçmişi...