"Yine geç kaldın!"
"Üzgünüm hocam." derken endişe dolu gözleri kapıdaki siyah silüete bakıyordu.
"Neye bakıyorsun?" Beste gözlerini endişeyle silüetten ayırdı ve hocasına çevirdi.
"Hiç hocam. Özür dilerim. Kusuruma bakmayın."
"Hiç mi? Yeter Artık! Yerine geç yoksa delireceğim!"
Somurtarak ve sessizce küfür ederek sınıfın en sonunda ve köşesindeki sırasına doğru yürüdü ve sırasına oturdu. Gözlerini tekrardan siyah silüete çevirdi. "Siktir nerede bu?" Silüet yoktu. "Ya ben deliriyorum ya da.. Ya da falan yok sanırım ben deliriyorum."
Çantasından kalem kutusunu çıkardı, kalem kutusundan kalemini çıkardı ve sırasını karalamaya başladı. Zil çaldı. Zilin sesiyle içini bir huzur kapladı. Kafasını sırasına yasladı ve gözlerini kapattı. Yaklaşık 10 saniye kadar sonra kafasını kaldırdı ve sınıfına baktı.
Sınıfındaki üç tane kız makyaj yapıp erkekler hakkında konuşuyor, birbirlerine instagram üzerinden gördükleri ve konuştukları erkeklerin fotoğraflarını ve mesajlarını gösterip dedikodu yapıyorlardı. Bu kızlar hep beraber gezinirdi. Beste onları hiç anlamazdı. Anlayamayacaktı da. Kızlardan biri Beste'nin onlara doğru baktığını görünce Beste'ye baktı ve ardından somurtkan bir tavırla yeşil gözlerini kız arkadaşlarına doğru devirdi. Beste de eli ile kumral saçlarını kafasının gerisine doğru attı ve diğerlerini süzmeye başladı.
İki tane kız derslere çalışıyor defterine notlar alıyordu. Dört tane erkek de sınıfta birbirlerinin üzerinden atlıyor, sırtlarına çıkıp güreş yapıyorlardı. "Manyaklar." diye geçirdi içinden Beste. Bir tane erkek de duvarın içine sızmış kitap okuyordu. Başka bir kız da sınıfın köşesinde uyuyordu. Başka bir kız ise kantinden aldığı bisküvisini yiyor ve sırasının altından gizlice telefonuna bakıyordu. "Nereye düştüm ben!"
Tam sorgularken tekrardan zilin sesi duyuldu ve Türkçe dersi başladı. Aslında Türkçe dersini seviyordu. Ama sınıfta oturup dinlemeyi değil; yazmayı, çizmeyi ve okumayı seviyordu. Fakat sınıfın en görünmeyen yerinde oturduğu için şanslıydı. Bayılsa bile kimsenin ruhu duymazdı.
Çantasından Türkçe dersi için kitap ve defterini çıkardı, kitabını açtı, ardından da kafasını kitabın arasına koydu ve gözlerini kapattı..
Zil sesiyle uyandı.
"Uyudum mu ben?"
Küçük bir tebessüm ettikten sonra sırasında iyice gerindi ve hava alıp açıl-mak için okul bahçesine çıkmaya karar verdi. Tam sınıf kapısından çıkar-ken bir ses duydu.
"Bak sen! Birileri varlığını belli etmiş."
Arkasını döndüğünde gördüğü manzaraya pek şaşırmadı. Yine o üçlü arkadaş grubuydu. Beste alışıktı. Genellikle hep yaşanırdı böyle anlar.
"Değil mi Damla? Birileri gün yüzüne çıkmış." Beste bıkkınlıkla direndi.
"Game Over bebeğim. Paranı ver!" dedi Damla küçümser bir tavırla.
"Siz şu filmlerdeki gıcık kızlar olmalısınız değil mi?"
"Onu bilmem ama bildiğimden emin olduğum tek şey adımın Damla oldu-ğu ve birazdan senin ceplerindeki paraları bize verecek olman." dedi Damla da.
"Ben ondan pek emin değilim ama tek bildiğim senin sevgilinin şu anda bahçede başka bir kızla el ele yürüyor olması ve bana bir bok yapamayacak olmanız." dedi Beste. Ardından da suratına bir tebessüm ekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sokağın Sesi (TAMAMLANDI)
Aléatoire♤ Sen bana ışık oldun ♤ Hayatı boyunca bir çok acı ve haksızlığa uğramış Beste, kendisine hayat arkadaşı olacağını bilmeden Oğuz adında bir genç ile tanışır ve bu acılara bir cevap vermek adına büyük bir maceraya atılırlar. Ancak İkisinin de geçmişi...