Aile
O günkinin aksine daha yavaştı öpüşmemiz, sanki özlem gideriyor gibi. O benim alt dudağımı dudakları arasına almışken ben onun üst dudağı ile ilgileniyordum. İkimiz de bir kaç dakikalığına kafamızın içinde ki sesleri durdurmuş sadece birbirimize odaklanmıştık.
Elim saçlarında gezinirken o bileğime dikkat ederek üstüme çıkmıştı. Eli ise belimde geziniyor, ben her saçını çekiştirdiğimde belimi sıkıyordu ve ben bu hareketine aşırı yükseliyordum.
Tam o esnada Mile'nin telefonu çalmaya başladı. İkimizde sanki duymuyor gibi öpüşmeye devam ediyorduk. En sonunda telefonun tekrardan çalması ile durup gözlerimi açtım. "Off ya! Sırası mı gerçekten?" Kaşlarını çatmış sinirli sinirli telefona bakan Mile'yi gülerek izliyordum. Bende istemezdim bu anın bölünmesini ama şu an ki hâli de oldukça tatlı gelmişti.
Üzerimden kalkmadan önce dudaklarıma bir öpücük daha kondurdu ve kulağıma yaklaştı. "Bu burada kapanmadı." İçimde ürperen hisler ile alt dudağımı ısırdım tebessüm ederek. Bir kaç saniye daha dudaklarıma baktıktan sonra çalmaya devam eden telefonunu açtı.
"Efendim Ebrar?" O terasa çıkmış konuşuyorken ben yattığım yerde doğrulup kafamı yatak başlığına yasladım. Yüzümde ki aptal bir gülümsemeyle biraz önce olanları düşünüyordum.
Telefonunu kapatıp yanıma gelmişti. "Ebrar mıydı arayan?" Beni onaylamasıyla Ebrar'ın neden aradığını sordum. "Nasıl olduğunu merak etmiş."
Kaşlarımı çatarak "Neden beni aramamış?" dedim.
Omzunu silkti. "Bilmem, benden duyup emin olmak istedi herhalde."
Ardından dolabın önüne geldi ve kapaklarını açarak bana döndü. "Hadi gel hava alalım biraz, bir yerlerde otururuz. Ne giymek istersin?" Onu onaylayıp giyineceğim kıyafetleri söyledikten sonra gülerek sordum.
"Sen mi giydireceksin onları da?" O da benim ki gibi müzip bir ifadeyle cevap verdi. "İstersen neden olmasın?" Bir süre daha atışmıştık ve o giyinmek için banyoya giderken ben oda da üstümü giyinmiştim.
Sonunda odadan çıkmış otele bağlı bir cafeye gelmiştik. Mile ne kadar ısrar etse de tekerlekli sandalye yerine koltuk değneklerini tercih etmiştim. Değnekleri kenera koyup sandalyeye oturdum, Mile de karşıma geçti.
Biz maçlar ve rakiplerimiz hakkında sohbet ederken arkamdan adımın söylendiğini duydum. "Geçmiş olsun Ayperi!" Eda kaptan elinde ki pastayla en önde olmak üzere tüm takım arkadaşlarımı gördüm. Şaşkınlık ve bir anlık refleksle ayağa kalkmaya çalışırken sakat bileğim kendini hatırlatmış geri yerime oturmamı sağlamıştı. "Sakatlandığımı unuttum anlık." Dedim gülerek.
Mile iyi olup olmadığımı kontrol ederken diğer arkadaşlarım benimle birlikte gülüyordu. En sonunda pastanın üstünde ki mumu üfledim ve pastayı masaya koyan kaptana sarıldım. "Sana takımın her zaman yanında olduğunu söylememiş miydim?" Kaptanın sözleriyle kendimi tutamamış bir kaç damla göz yaşı akıtmıştım. Titreyen sesimle "Teşekkür ederim." dedim, bir yandan da gülüyordum.
Tüm takıp arkadaşlarımla sarıldım ve hepsi geçmiş olsun dileklerini söylediler. Tek çocuk olarak büyüyen ben şu an bir çok ablamın ve kardeşimin olması mutluluğu ile göz yaşlarımı tutamamıştı.
Sadece bir takım değil, aileydik.
.
bayılıyorum bu takıma çok güzeller
ve bu sadece kitapta değil gerçekte de böyle, birbirlerine destekleri harika
neysee, biz ikilimize dönelim
aralarında ki gelişmelerin farkındasınızdır herhalde
sizce ileri de neler olacak?
hayalet okurlara sesleniyorum
nolur yorum yapın artık, varsınız ama yoksunuz aaa
diğerleri kendini biliyo zaten onlara çok kalp <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mi hada | melissa vargas
FanfictionKolunu yastıkla kafası arasına koymuştu, bu sayede bana azda olsa yüksekten bakıyordu. Diğer eliyle yüzüme düşen turuncu saç tellerimi kulağımın arkasına götürdü. Yüzüme parmak uçlarıyla sanki her an kırılmaya hazır bir cam parçasıymışım gibi nazikç...