Gerçekler
Balkonda ki koltuk da, birbirimizin yüzüne bakacak şekilde oturuyorduk. Biraz önce ki sinirim nasıl olduysa uçmuş, sakinleştirici iğne vurulmuşa dönmüştüm ve sadece onu anlatacaklarını dinlemeyi bekliyordum. Her ne söylerse söylesin ona inanmak ve içimde ki kırgınlığı söküp almasını istedim.
"İlk olarak şunu bil ve sakın aklından çıkarma." Ellerimi avuçları içine aldı ve ikisine de birer öpücük kondurdu. "Aramızda ki ilişkinin adı ne olursa olsun, bu eller sana dokunduğu, bu dudaklar seni öptüğü sürece başka hiç kimseye yaklaşmam, yanıma da yaklaştırtmam." Gözlerinde ki kendinden emin ifade ona inanmamı sağlıyor ama içimde ki sorgulayan tarafı da susturamıyordum.
"Ne işin vardı o zaman o kadının yanında?" Kendimi hiçbir şeyden haberi olmayan bir çocuk gibi hissettim ve onun anlatacaklarına inanmayı bekledim.
"Her şeyi en başından anlatayım ki durumumu daha iyi anla, tamam mı?" Onun daha önce ki bir ilişkisini dinlemek her ne kadar istemesem de onaylar bir mırıltı çıkardım ve başımı salladım. "Biliyorsun ki bizim Yesli ile bir geçmişimiz var ve buna sadece o değil ailesi de dahil. Bizim erkenden evlenmemizin sebebi annesinin ölmeden önce bunu görmek istemesi, kadın yıllardır kanserle mücadele ediyor. Ve bende henüz Yesli'nin gerçek yüzünü görmediğim için, ilişkimizde de evliliğe kadar her şey yolunda gittiğinden kabul ettim. Evlendik, başlarda bir sorun yoktu ama gittikçe Yesli değişmeye başladı. Her arkadaşıma laf söylüyordu, maçta birbirimizle yakınlaşıyoruz diye bile kıskançlık yapar hâle geldi." Şaşkınlıkla gözlerim açıldı, bu kadın delirmiş olmalıydı.
"Bir süre sonra dayanamadım ve boşandık. Annesine bunu söylediğimiz de çok üzüldü kadın, beni kızı gibi severdi ve bir daha onun yanına gelmeyeceğimi falan düşündü. Böyle bir şey yapamazdım Peri, her gün ölümün eşiğinde olan bir kadını üzemezdim." Onu anlıyordum ve hak da veriyordum.
"Annesi çağırdı beni ve bu fotoğrafta da hastanedeyiz ki çektiğinden haberim bile yok baksana şuna!" Telefonu işaret ediyor, ona inanmam için uğraşıyordu. İnanıyordum da çünkü Mile hastalık konusunda yalan söyleyebilecek biri değildi. Yine de içimde oturmayan parçalar vardı. O gecenin sabahından beri içimde sakladığım, şimdi ise su üstüne çıkmış olan o konu.
Başım öne eğik bir şekilde ellerinin üzerinde ki dövmeler de geziniyordu parmaklarım. "Peki o sabah neden hiçbir şey demeden gittin?" Başımı kaldırdım ve vereceği tepkiyi görmek için yüzüne baktım. Yüzüne ilk önce bir şaşkınlık dalgası yayıldı. "Sana o gece erkenden gitmem gerektiğini ve beni aramanı bekleyeceğimi söylemiştim." Onun yüzünde ki ifadenin aynısı şimdi benim yüzümü de sardı. "Ne? Ben böyle bir şey dediğini hatırlamıyorum bile!"
"Göğsümde yatmakla meşguldün o esnada, uyuya kalmış olabilirsin." Yüzüne tatlı bir gülümseme kondu hatırladığı anlarla. Benim ise onun aksine kaşlarım çatılmış, çok da sert olmayacak şekilde elinin üstüne vurmuştum.
"Gülüyor bir de ya! Madem bunun farkındasın neden aramadın?"
"Öncelikle farkında falan değildim sadece bir ihtimaldi bu benim için. Diğer ihtimalim de senin duymuş olman ama istemediğin için aramamandı." Yukarı kalkan kaşları ve kendini açıklaması ile sözlerinin doğruluk payını ölçtüm kafamda. Doğruydu çünkü bende benzer ihtimaller yüzünden aramamıştım onu.
"Asıl sebebi yine Yesli ile alakalı." Omuzları düşmüş, derin bir nefes vermişti. Bu kadının yediği haltlar ne zaman bitecekti? "Yesli'den ayrıldıktan sonra birisiyle konuşuyordum ve her şey yolunda giderken bir anda bitirmek istediğini söyledi. Günlerdir gittiği mekanlarda aynı kadınla karşılaştığını bu kadının da onu sürekli rahatsız ettiğini anlattı. En son senin bugün bana gösterdiğin gibi mesajlar gösterdi. Ona da yine benim yanımda imâsında bulunmuş, öğrendikten sonra kafayı yedim. Suç duyurusunda bile bulunduk ama takip ettiği konusunda elimizde kanıt olmayınca sonuca varmadı. O zaman beraber olduğum kadında bunlarla uğraşmak istemediğini söyleyip, kısa yoldan bitirdi ilişkimizi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mi hada | melissa vargas
FanfictionKolunu yastıkla kafası arasına koymuştu, bu sayede bana azda olsa yüksekten bakıyordu. Diğer eliyle yüzüme düşen turuncu saç tellerimi kulağımın arkasına götürdü. Yüzüme parmak uçlarıyla sanki her an kırılmaya hazır bir cam parçasıymışım gibi nazikç...