Duvarlar
"Şampiyon olduk be!" Gülerek omuzlarımdan tutan ve iki yana sallanmamı sağlayan Ebrar'ın ellerinden kurtuldum. "Evet ama beni biraz daha sarsarsan boş midem bunu kaldıramıcak ve üzerine kusucam." Gözleri irileşip yanımdan kaçar gibi uzaklaşan arkadaşımla gülüşüm daha da büyüdü. "Kaptanım artık midemize düzgün bir şeyler mi girse? Valla kaç gündür proteinli otlarla besliyorlar beni. Annemin türk sofraları ile büyüyen mideme bu kadarı fazla." Aslı ablanın serzenişiyle herkes hak verir şeyler söyledi ve Eda abla da aynı şeyleri düşünüyor olsa gerek şoförle konuşmaya gitti.
Sonunda tadı tuzu yerinde bir şeyler yiyecek olmanın mutluluğu ile takım arkadaşlarımın ardından otobüse bindim. Gözlerim oturacağım yeri bulmak için koltuklarda gezinirken onunla göz göze geldik. Aramıza koymaya çalıştığım mesafe biraz fazla kaçmış, iki gündür doğru düzgün konuşmuyorduk bile. Şimdi ise Zehra'nın yanına oturduğunu görmek bu mesafeyi daha da netleştirmişti. Ne kadar en başında buna ben sebep olsam da daralan göğsüme engel olamadım.
Derin bir nefes aldım ve gözlerimi ondan ayırıp boş bir koltuğa geçtim. Şu an üzülmenin zamanı değildi. Sonunda yıllardır uğruna uğraştığımız şeyi başarmış, şampiyon olmuştuk. Bu yüzden içim içime sığmayacak gibi hissetsem de bazı duygulara engel olamıyordum.
"Oooo!" Kulaklarımı dolduran erik dalı şarkısı ile ağzı kulaklarına varan bir adet Ebrar yanıma yaklaştı ve beni oturduğum yerden kaldırdı. Sanırım bir süre bu şarkıyı fazlasıyla duyacaktık. Otobüsün dar koridorunda bir kaç takım arkadaşımızla beraber Ankara havası oynamaya başladık. Yüzler gülüyor, herkes üzerinde ki yorgunluğu umursamadan kazanmanın sevincini yaşıyordu. Yanıma yaklaşan Hande yanağıma makas attı ve şarkıya eşlik etti. "El kızı naziktir..." Gülerek onun dansına ayak uydurdum. Sırt sırta gelmiş bir yandan kollarımızı hareket ettirmeye ve parmaklarımızı şıklatmaya devam ederken, başımızı arkaya doğru atarak birbirimizin omuzlarına yaslandık. Geri doğrulduğumda yüzünde ki gülümsemesiyle beni izleyen Melissa ile göz göze geldim.
Bir kaç gün öncesinde her anın tadını birlikte çıkardığımız kadınla şimdi sadece uzaktan gülümsüyor olmak içimi sızlattı. Ne kadar üzerine atlayıp, şampiyonluğumuzun tadını ona sımsıkı sarılarak çıkartmak istesem de bir şeyler buna engel oluyordu. Sanırım sebebi benim bu 'duygusuz ilişki' olayını bitirmek için aramıza koyduğum mesafeydi.
Gülümsemesine aynı şekilde karşılık vermemle bakışlarının derinleştiğini gördüm. Bu ufacık şey bile kalp ritimlerimde etkisini gösterirken gözlerimi kaçırdım ve arkadaşlarımın arasından geçip yerime oturdum. İrili ufaklı yanından geçtiğimiz ağaçları izlerken ona ne ara bu kadar aşık olduğum kafamı kurcalıyordu. Fark etmediğim bir anda beni ağları arasına almış ve sanki hareket ettikçe dibe battığım bir bataklıkta gibi her günün ardından ona daha da bağlanıyordum. Ayrıca teninin tadını, ilgisinin güzelliğini doruklarda yaşadıktan sonra yanımda olmasına rağmen bu kadar uzak olmak beni daha da delirtiyordu.
Otobüs, buradayken daha önce de geldiğimiz bir dönercinin önünde durdu. Sahipleri fazlasıyla tatlı olan bi Türk çiftti, bizi görünce mutlulukla tebrik ettiler. Selamlaşma ve spariş kısmı bittiğinde herkes yerlerine oturmuş, yemeklerini bekliyordu. Çok geçmeden dönerlerimiz gelmişti ve aç kurt gibi yemeye başlamıştık. En azından ben kendimi şu an öyle hissediyordum. "Yavaş ye kız, almıyorlar elinden." Gülerek konuşan Zehra'ya ağzımda ki lokma yüzünden cevap verememiş sadece şaşkın gözlerle bakmıştım. Elimle ağzımı kapatmaya çalışarak boğuk sesimle konuştum. "Acıktım ama napayım..." Dolu ağzım yüzünden kelimeler yuvarlanarak çıkmıştı. Bu ise komik bir sesle konuşmama sebep oldu. Zehra halimi gülerek izlediğinde benimde yüzümü bir gülümseme sardı. Önüme dönerken Melissa'nın beni düz bir ifade ile dinlediğini ardından Zehra'ya dönerek, o en sevdiğim gülümsemesi ile bir şeyler anlattığını gördüm. Düşen omuzlarım ve tabağıma dönen bakışlarımla iştahımda kaçmış, yavaş yavaş yemeye devam etmiştim.
Parmağımı bardağın kenarında gezdirirken Ebrar bir şeyler diyordu. Başımı kaldırıp Ebrar'a doğru, soluma baktığımda dediği hiçbir şeyi dinlemediği fark etmesiyle omuzları düştü. "Off, yeter be! Bu hâl ne Ayperi? Kaç yıllık ilişkin bitti de ağladığını görmedim. Şimdi ise aranızda ki hiçbir şey bitmeden, bu duruma geliyorsun." Evet biten bir ilişki ardından ağladığım hiç olmamıştı ama bu üzülmediğim anlamına da gelmezdi. Sadece yaşananları geride bırakıp önüme bakardım. Şimdi bunu yapamayacakmışım hissi daha ağır basıyordu.
Gözlerimi diğer kızlarda gezdirip duymadıklarına emin oldum. "Evet aramızda ki hiçbir şey bitmedi çünkü başlamadı bile." Bakışlarım onda takılı kaldığında hâlâ yanında oturan Zehra ile gülerek sohbet ettiğini gördüm. Keyfi fazlasıyla yerinde gibiydi. Ben ise kenara oturmuş düşüncelerimle cebelleşiyordum.
"Başlaması için bir şeyler yapmanız gerekiyor. Böyle iki ayrı köşelerde oturup, birbirinize görünmez duvarlarınızı örerseniz tabii ki de bir bok olmaz." Kaşlarımı çatarak, gözlerimi Ebrar'a diktim. "Duvar falan örmüyorum ben! Dediklerini yapmaya çalışıyorum sadece."
"Aynen canım, bende Marilyn Monroe. Ayrıca dediklerimi yanlış anlamışsın belli ki. Sana üç maymunu oynamamanızı ve duygularınızın üzerine gidip Mile ile bir şeyleri artık açık açık konuşmanız gerektiğini söyledim. Sen ne yaptın? İyice sessizliğe gömüldün ve durumunuz daha karmaşık bir hâl aldı."
Oflayarak arkama yaslandım. "Ne yapacağım peki artık? Bitti mi her şey?" Ebrar kaşlarını kaldırdı ve sözlerime karşı çıktı. "Hayır! Asıl şimdi pes eder ve bu sessizliğe devam ederseniz biter. Sizin acilen konuşmanız gerekiyor. İçinizden geçenleri gerekirse tartışarak anlatıp bir çözüm yolu bulmanız lazım. İkinizin de birbirine olan bakışlarını görebiliyorum Ayperi. Duyguların olduğu açık sadece o cesaret kıvılcımına ihtiyacınız var."
Başımı kaldırdığımda üzerimde ki gözleri hissettim ve sanırım Ebrar'ın bahsettiği o bakışlardan birini yakaladım. Gözlerini kaçırıp başını diğer tarafa çevirdi ve kızların sohbetine eşlik etti. Gülerek Ebrar'a döndüğümde ikinci dönerinin son parçalarını yemek için önüne yaslandığını fark ettim. Kolumu boynuna sarıp, başını kendime çektim ve kısa saçlarını karıştırdım gülerek. "Sen ne zaman bu kadar haklı konuşmaya başladın bakalım?" Ebrar küçük bir çığlıkla kollarımdan kurtuldu.
Çatık kaşları, komik bir surat ifadesi ve doğrulttuğu parmağı ile baktı yüzüme. "Sakın bir daha yağlı ellerinle güzelim saçlarıma dokunayım deme." Ellerimi temizlemiş olsam da Ebrar'a bunu söylemedim ve tam tersine gıcık olması için saçlarına daha da çok dokunmaya çalıştım. O ise ellerimden kaçmaya çalışıyordu. "İmdat ya!"
.
helllooooo
bölümde bahsettiğim şampiyonluğumuz VNL ama ben birazcık geriden yazdığım için Avrupa Şampiyonluğumuzla denk geldi
(henüz Sırbistan maçı oynanmadı, şampiyon belli değil yani bu bir manifesttir. bölümü maçtan sonra yayımlayacağım eğer kaybedersek bu kısım kendini imha eder. tarih 02/09/23)
tarih 03/09/23
arkadaşlar ŞAMPİYONUUUZZZ!!!
o kadar mutluyum ki diyecek bir şey bulamıyorum 🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mi hada | melissa vargas
FanfictionKolunu yastıkla kafası arasına koymuştu, bu sayede bana azda olsa yüksekten bakıyordu. Diğer eliyle yüzüme düşen turuncu saç tellerimi kulağımın arkasına götürdü. Yüzüme parmak uçlarıyla sanki her an kırılmaya hazır bir cam parçasıymışım gibi nazikç...