Ben Senden Uzak Durmak İstemiyorum
Takımla geçirdiğimiz ve benim asla unutmayacağım güzel saatlerden sonra Mile ile odamıza dönmüştük. O duş almaya gitmiş bense balkona çıkmış, hava alıyordum.
Gözlerim yıldızlarda gezinirken, yüzümde ki küçük bir tebessümle eski hatıralar geldi aklıma.
"Babacım bak, topu düşürmeden getiriyorum!" Küçük kız topu alnının üzerinde, parmakları ile sektire sektire babasının yanına gidiyordu. Gözlerini toptan ayırmıyor, işine fazlasıyla odaklıydı.
"Peri dikkat et!" Önünde ki taşa takılıp düşen kız topunu da elinden kaçırmıştı. Babası hızla yanına gelmiş kızını düştüğü yerden kaldırıp kucağına almıştı. Kız dolmuş gözleri ile küçük kollarını babasına doladı ve başını boynuna gömdü. "B-baba çok acıyor." Titreyen dudakları ve sesi ile kızdan çok babasının canı yanmıştı.
"Geçecek babacım, bak iyileşiyor bile." Babası onu bahçelerinde ki sandalyelere oturtmuş ve soyulmuş avuç içlerini tutup nazikçe üflemişti. Bu sayede avucunda ki küçük taş parçaları ve toprak gitmiş oldu.
"Burası daha çok a-acıyor babacım." Dedi ve diz kapağında ki açık yarayı gösterdi. Babası gördüğü yara ile kızına yerinden kalkmaması gerektiğini söyleyip evlerine girdi.
Usluca babasını bekleyen kızın gözüne düştüğünde elinden kaçırdığı, bahçelerinden dışarı çıkmış olan topu takıldı. Kimsenin onu almaması için topunu gidip almak istedi ama hem yanan canı hemde babasının sözleri buna engel oldu.
Bir dakika sonra yanına gelen babasına ilk olarak söylediği şey topuydu. "Baba, topum dışarı gitmiş, onu alır mısın? Kimse çalmasın!" Adam küçük kızın endişelendiği şeyle gülerek topu aldı ve kızın yanına geldi. İlk yardım çantasından aldığı şeylerle canını yakmamaya özen göstererek yarasına pansuman yapıyordu.
"Çok mu seviyorsun sen topunu?"
"Evet, onun sayesinde voleybol oynayabiliyorum." Daha dokuz yaşındayken bile bu denli voleybolu sevmesi genç adamı mutlu ediyordu. Zamanında kendisinin ulaşamadığı hayaline kızı ulaşacaktı, adı kadar emindi buna.
O gün babam bana bir sporcunun çok daha büyük zorluklarla karşılaşabileceğini ama pes etmemesi gerektiğini söylemişti. En çok geçen sene anlamıştım o zorlukların neler olduğunu. Sadece hissettiklerim yüzünden hakaretlere uğrarken devam edebilmemin sebebi babam ve o zamanlar birbirimizin yanında olduğumuz Ebrar'dı.
Ben düşüncelere dalmışken kolama dokunulması ile ürperdim. "Geldiğimi fark etmeyecek kadar ne düşünüyordun?" Mile'nin gülerek sorduğu soruyla bende gülümsedim. "Hiç."
Karşıda ki sandalyeyi benim sandalyemin yanına getirdi ve oturdu. Sandalyemin iki kenarından tutup beni kendine çevirmesi ile şaşkınlıkla gözlerine baktım. O ise hiçbir şey demeden sakat bileğimi tutup kucağına koydu. "Ne yapıyorsun?"
"Merhemini sürüceğim." Biraz önce aklıma gelen anılar ve şimdi onun yaptığı şey ile benim şaşkınlığım daha da artmıştı. Ama aynı zamanda göğsümden içeri sızan sıcak bir şeyler vardı.
Dikkatle bileğimde ki sargıyı çıkartırken başını kaldırdı ve şaşkınlıkla onu izleyen gözlerime baktı. "Neden bu kadar şaşırdın?" Sorusunu sormuş ardından işine geri dönmüştü.
Yutkunup cevap verdim. "Hiç."
İkidir verdiğim bu 'hiç' cevabını sorgulamamasını umdum.Bileğimin şiş kısımlarına nazikçe merhemi sürüyor, aynı babam gibi canımın yanmamasına dikkat ediyordu. Gözlerimin dolacak gibi olduğunu fark edip başımı çevirdim ve gözlerimi kırpıştırdım. Son zamanlarda fazla duygusaldım.
Ben kendimi toparlarken o sargıyı tekrardan sarmıştı. Ardından arkasına yaslanıp kucağında ki bacağımı indirmeden baldırlarıma doğru masaj yapmaya başladı.
Parmaklarının rahatlatıcı dokunuşları ile yüzüme bir gülümseme konmuş onu izliyordum. "Bugün ki plandan haberin var mıydı?"
"Vardı, Ebrar aramıştı ya orada söyledi." O da gözlerini gözlerime odaklamış benim ki gibi bir gülümsemeyle bakıyordu.
"Bana nasıl olduğumu sormak için aradığını söyledin, yalan mıydı?" Kaşlarını kaldırdı. "Yalan değildi, onu da sordu. Ben sadece sana eksik anlattım." Gülerek başımı iki yana salladım.
"Teşekkür ederim her şey için."
"Teşekkür edilecek bir şey yok Peri. Yerimde olsan sende yapardın." Bana Peri diye mi seslenmişti o? Bu kadının bugün benim kalbimle derdi neydi bilmiyordum.
"Haklısın yapardım."
Mile başımı öne eğmemle yüzüme düşmüş olan saçımı kulağımın arkasına iteledi ve ardından çenemi tutup başımı kendine çevirdi. O da bana yaklaşmış oldukça yakın bi konumdaydık. Dudakları kulağıma yaklaştı ve içim de bir şeyleri dürtükleyen o sözleri söyledi. "Ben senden uzak durmak istemiyorum artık."
Kafamın içindekilere bir süreliğine kulaklarımı kapatmaya karar vermiştim. Çünkü şu an içimden geleni yapmazsam ölene kadar pişmanlığını yaşayabilirdim.
"Bende Mile ama biliyorsun-" Kaşlarını çatmış söyleyeceğim şeyleri tahmin ederek sözü o devralmıştı. "Biliyorum aynı takımdayız ve birlikteliğimiz de olacak herhangi bir olay performansımızı etkileyebilir, hepsini bende düşündüm Peri."
Bacağımı kucağından indirip sandalyelerimizi daha da yaklaştırdım ve çenemden düşmüş olan elini avuçlarımın içine aldım. "Evet ama biz ilişkimize duygularımızı katmazsak performansımızı etkileyecek bir olayda yaşamayız." Yüzüme haylaz bir gülümseme konmuştu.
İlk başta sözlerimi anlamaya çalıştı, ardından onun da yüzüne en az benim ki kadar haylaz bir gülümseme kondu. "Ben mi yanlış anlıyorum yoksa sen bana fuckbuddy'lik teklifinde mi bulunuyorsun."
Ortam bi anda fazla mı sıcaklamıştı bana mı öyle geliyordu? Kızaran yanaklarım ve hızlanan kalp atışlarımı hissedebiliyordum.
"İngilizce de terimi o oluyor sanırım."
Gözlerini yüzümde gezdiriyor en çok da dudaklarıma uğruyordu. "Bileğin sakat olmasa şu an seni kucağıma oturtturmuş öpüyor olurdum ve benden kolay kolay kurtulamazdın.""Kurtulmak isteyen kim?"
.
kurguyu asıl aklıma getiren fikir bu fb olayıydı onun üstüne diğer şeyleri düşünmüştüm. sonunda bu bölümlere de geldikk
sevdiniz mi bölümü?
bu arada söylemeden geçemeyeceğim, Cat'i okuyanlar bilir ki Çisel ilk topunu sokakta ki bir kızdan çalmıştı 🥺 babasına bir kere bile sarılamayan Çisel ve en ufak yara da babasının göğsünde ağlayan Peri...
bölümü yazarken aklıma o sahne geldi ve bi tık duygusallaşmış olabilirim
seviliyorsunuz, bayyy <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mi hada | melissa vargas
FanfictionKolunu yastıkla kafası arasına koymuştu, bu sayede bana azda olsa yüksekten bakıyordu. Diğer eliyle yüzüme düşen turuncu saç tellerimi kulağımın arkasına götürdü. Yüzüme parmak uçlarıyla sanki her an kırılmaya hazır bir cam parçasıymışım gibi nazikç...