Tanışma
Uzun bir yolculuğun ardından Türkiye'ye dönmüştük. Valizimi sürükleyip binadan çıkarken karşımda gördüğüm kişi ile olduğum yerde kaldım. "Beklediğin kişi değilim maalesef." Evet beklediğim kişi olmadığı doğruydu, en son konuştuğumuzda beni almaya Ebrar gelecekti. Bu değişiklik beni şaşırtsa da üzüldüğümü söyleyemezdim hatta aksine tüm gece yokluğunda uyumakta zorlandığım kadını sabah karşımda görmek mutlu hissettirmişti.
"Ebrar gelecek diye biliyordum, o yüzden şaşırdım." Sesim beklediğimden kısık çıkmış, gözlerimi kaçırmıştım. Resmen karşısında, platonik olduğu kişiyle konuşan ergenlere dönüyordum. "Son dakika bir sorun çıkmış sanırım, akşam uçağına bilet aldı o." Yanıma ilerleyip valizimi elimden aldı ve arabasının bagajına yerleştirdi. Bende kol çantamı arka koltuğa koyduktan sonra Melissa'nın yanına, ön koltuğa oturdum.
"Hiçbir şey söylemedi bana, kötü bir şey yoktur umarım." Emniyet kemerini takıp, bakışlarımı ona çevirdiğimde arabayı çalıştırıyordu. Bir kaç gün öncesinden de anlaştığımız gibi ilk olarak İzmir'e, oradan da diğer kızların yanına Çeşme'ye gidecektik. Aramıza giren mesafe yüzünden onunda direkt Çeşme'ye gideceğini sanmıştım. Şu an ise büyüdüğüm yerleri, kişileri görecek olması düşüncesi beni tarif edemediğim bir heyecana sokuyordu.
"Beni de bu sabah aradı zaten, çok konuşamadık. Yanımıza geldiğinde anlatır diye düşünüyorum." Onaylar mırıltılar çıkardığımda ikimizde bir süre sonra sessizliğe gömülmüş ve yerimize yükselen müzik sesine bırakmıştık.
İlk önce Zehra'yı alıp, ardından havalimanına doğru gitmeye başladık. Normalde ortamda ki sessizliği neşesiyle dağıtacak olan Zehra bile köşesine çekilmiş uyukluyordu. Farklı geçmeyen 1 saatlik uçak yolculuğundan sonra da havalimanından taksiye binmiş ve çocukluğumun geçtiği eve gelmiştik. Gözümü gezdirdiğim her köşe de anılar canlanıyordu. Birinde babam küçük perisinin yarasına üflüyor diğerinde annem kızının ilk sevgilisini dinliyordu.
"Çok güzelmiş eviniz." Zehra gözlerini her tarafı annemin çiçekleriyle dolu olan bahçede gezdirirken benimde yüzüme bir tebessüm oturmuştu. "Öyle...Hadi annemi görelim, deli mutlu olacak sizi görünce." Uzanıp zile bastım ve elimizde ki valizlerle annemin kapıyı açmasını bekledik. Sabırsız çocuklar gibi bir kaç defa daha zile basmamla kızlar arkamdan güldü. Sonunda adım sesleriyle beraber annemin hasret kaldığım o sesini duydum. "Geldim, geldim...Aa! Kızım?"
Beni gördüğü an gözleri dolan ve olduğu yerde kalan anneme sevgiyle baktım. "Annem?" Titreyen sesim ile beraber annem göz yaşlarını tutamamış beni kolları arasına alarak sımsıkı sarılmıştı. Daha dün telefonla konuşurken beni ne kadar özlediğini söylemiş bende dinlenmeden Avrupa Şampiyonasına hazırlanacağımızı, bu yüzden de onu görmeye gelemeyeceğimi söylemiştim. Şaşkınlığının sebebi buydu.
Özlediğim anne kokusunu içime çekerken zorda olsa annemin arkamda ki arkadaşlarımı fark etmesiyle ayrıldık. "Ay kızlarımda gelmiş!" Gözlerinde ki yaşları silerek büyük ve iç ısıtan gülümsemesi ile, ilk daha önceden de tanıdığı Zehra'ya ardından sanki yeni görmemiş gibi, yabancılamadan Mile'ye sarıldı. "Ayakta beklemeyin, geçin güzellerim." Mile ve Zehra bu sıcak karşılamanın yüzlerinde bıraktığı gülümsemelerle içeri geçerken bizde arkalarından sarılarak girdik. "Siz ilk önce valizlerinizi yerleştirin kızım."
Mile arkasını döndü ve bize doğru baktı. "Biz aslında buraya yakın bir otelde falanda kalabiliriz, kalabalık etmeyelim şimdi." Çekinik sesiyle söylediklerinden ve Zehra'nın da aynı fikirde olduğunu belirtmesinden sonra annemin kaşları çatılmış, sözlerine karşı çıkmıştı. "Duymamış olayım! Ne kalabalığı? Bu evin hepimize yetecek odası var." Gözlerini bana çevirdi ve sözlerine devam etti. "Ayperi sen odalarını göster arkadaşlarına, bende kahvaltı hazırlayayım size." Annemi onaylayıp kızlara döndüm. Kaşlarımı kaldırarak "Duydunuz...emir büyük yerden." dedim. Gülerek kızlara yolu gösterdim ve merdivenlerden çıkıp kalacakları odalara yerleştiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mi hada | melissa vargas
FanfictionKolunu yastıkla kafası arasına koymuştu, bu sayede bana azda olsa yüksekten bakıyordu. Diğer eliyle yüzüme düşen turuncu saç tellerimi kulağımın arkasına götürdü. Yüzüme parmak uçlarıyla sanki her an kırılmaya hazır bir cam parçasıymışım gibi nazikç...