♪ Walhalla Calling - Miracle Of Sound
Bölümün bir kısmında sonra farklı bir şakı var , devamını o şarkı ile okumanızı tavsiye ediyorum.
Düzenlendi
※※※
Hava kararmış, akrep bugün ikinci defa yedinin üzerine gelmiş ve tüm Kuzgunlar ikinci defa buluşmuştu. Bütün ajanlar tekrar Vaveylada toplanmış gidecekleri yere ulaşmak için arabaya binmişlerdi. Harekete geçerlerken kimse konuşmadı, yalnızca camları döven yağmurun sesi ulaştı kulaklarına.
Kılıç gözlerini Aylin'e dikmiş, yaklaşık beş dakikadır ona bakıyor, Aylin ise bunun farkında olmasına rağmen değilmiş gibi yapmaya çalışıyordu.
Araba ilerlerdi, kanın döküldüğü ve her şeyin mubah olduğu o yere doğru, Walhalla'ya. Orada insanlar dolaşmazdı. Ya yolları süsleyen cesetler ya da bedenleri cesetlere dönüştüren savaşçılar olurdu. Kan kokusu bir gün boyunca asılı kalır, ölüm kol gezerdi. Güneş doğsa da üzerine, hissettirmezdi varlığını. Ölümün soğuk tınısı her yerden çok burada varlığını sürdürürdü çünkü. Vaveyla ve Süveyda aralarındaki her türlü savaşı burada yapar ve buradan yalnızca biri gururla çıkardı. Bir örgüt yenilir, bir örgüt üste çıkardı.
Walhalla koymuşlardı adını. Çünkü orada ölenler bir askerdi, bir savaşçı olarak ölüyorlardı. Savaşarak, ölümün üzerine koşarak. Kaçmak yerine ileri atılarak.
Aylin araba her çukurda sarsılırken ve her gök gürlerken savaş çanının o tatlı sesini duyuyordu kafasının içinde. Ses kulaklarında çınlıyor, çağırıyordu onu. Ölüme değil, öldürmeye. Aklına gelen bu düşünceyle kahkahasına engel olamadı. Ne ara bu kadar öldürmeye yatkın biri olmuştu? Ne kadar süredir son derece ruhsuz bir bedende yaşamaktaydı? Gerçekten Şapkacı'yı derin uykusundan uyandırmış olmalıydı. Yoksa böyle hissetmez, dahası düşünmezdi.
Merhamet diledi. Kendisine değil; uçan kuşlara, gülen çocuklara, kalpsiz yetişkinlere ve en çok da hükümete. Çünkü eğer kontrolünü yitirirse bayağı insanların yaşadığı bir dünya dahi geride kalmayacak, bir evren hiç var olmamış olacaktı. Toplum bir zincirdi ve Aylin benzeri bozuk halka olanlar bazen işte bu kadar tehlikeli olabiliyordu.
Aylin gibi olanlara (Kargalar, Kuzgunlar, Giriftler ve Zemheri... ) "Kıraç Zihin" denirdi. Ama zihinlerinde tek bir düşünce, ot, dahi bitmeyenlerin aksine aslında onlar en zekileriydi. Onların düşüncelerinin altından ırmaklar, çağlayan dereler akar ve her çeşit çiçek bulunurdu. Bir yalana doğduklarını ve yanlış inançlara bel bağladıklarını fark edebiliyorlardı.
Aylin'in az önce arabada yankılanan nahoş kahkahası cama bakan Nota'nın ve Anlaşma'nın dikkatini üzerine topladı. Kılıç'ın ise odağı zaten kendisindeydi ancak o da bu kahkahayla kaşlarını hafifçe çatmış, hâlâ dik dik bakmaya devam ediyordu.
Savaş esnasında görüş alanlarını kapatmasın diye şu an Vaveylada taktıkları maskeleri takmıyorlar, pelerinlerinin kapüşonlarının içine yerleştirdikleri özel bir cihaz sayesinde sadece ağızlarının görünmesini sağlıyor ve yüzlerinin geri kalanı simsiyah görünüyordu. Bu sebeple Aylin Kılıç'ın bakışlarının odağı olduğunu bilse de yoğunluğunu bilmiyor ama hala ona bakarak sırıttığını görebiliyordu.
Aylin her ne kadar beceremeyeceğini bilse de aldırmayan, gevşek ve patavatsızın teki gibi gözükmeye çalıştı ve Kılıç'a neden gülümsediğine dair soru sorma dürtülerini engellemek adına cama çarpan yağmur damlalarıyla normalden fazlaca ilgilendi. Bir şeyleri öğrenmeye bayılıyordu. Hele de insanların kendisinden gizlediği bir şey varsa. Üzerine gidip bilinmeyeni kazıyıp çıkarmak kesinlikle hayattaki en sevdiği şey olabilirdi. Her ne kadar tüm bunları başına bu duygu açmış olsa da... Engel olamıyordu. Kim karakterine ters düşebilirdi ki zaten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zekanın Savaşı
Science FictionDünyanın en zengin varisi olan Aylin'in hakkında kimse hiçbir şey bilmiyordur. Kendisini herkesten gizler, bir tek öldürdükleri onun kim olduğunu bilir. Mesafeli, katı, zeki ve kontrolcü biridir. Belki de hayat omuzlarındaki yükü indirmediği için. K...