♪ Die Grenzwacht - Musica Silesia
Düzenlendi
※※※
Bu sırada kar fırtınası iyice şiddetlenmiş, en az üç santimetre kar tabanlarının arasında sıkışıyor, kar tanelerinin sıkışma sesleri duyuluyordu. En sonunda ara sokaklardan geçip Giriftler'in kendilerini bekledikleri yere doğru yaklaştıklarında kulağına bir sürü insanın birbirleri ile fısıltı niteliğindeki olabildiğince sessiz konuşmaları çalındı. Aylin kelimeleri tam seçemese de adının geçtiği birkaç cümle duyabilmişti.
Elini soğuk havanın etkisiyle neredeyse uyuşmuş acıyan kanlı dudağına dokundurdu. Zemheri yolun yarısında bir anda kendisini omzundan tutup çevirmiş ve hafif de olsa dudağını patlatacağını bildiği bir yumruk atmıştı. Belli ki Aylin'in pek yara almadığını düşünmüş ve Giriftler'e Şapkacı'yı ne kadar hırpaladığını gösterebilmek için daha iyi bir yol bulamamıştı. Aylin Zemheri'nin bu yaptığına alayla söylense de daha fazla konuşmak boğazına dayalı bir kılıçla konuşmak gerçekten de cesaret işiydi.
Aslına bakılırsa yarası pek ciddi değildi. Lâkin altında barındırdığı anlam oldukça önemliydi. İlk defa biri Şapkacı'ya bu denli zarar verebilmişti ve Aylin de Zemheri'nin bunu bildiğini pekâlâ biliyordu. Yine de her şeye rağmen pek ses etmese de bu, Aylin'in sesini bastırabilecekleri anlamına gelmiyordu.
Zemheri arkasında durmuş ona kendisinin verdiği kılıcı boğazına dayayarak ilerlerken Girift de önden önden ilerliyor ve ikisi de Aylin'e geçit vermiyordu. Sanki Aylin gerçekten onlardan kurtulmak istese bu onu durdurabilecekmiş gibi.
Bir sokaktan daha geçip nihayet Walhalla'nın merkezine vardıklarında Aylin'in bakışları herkesin üzerinde şöyle bir gezindi. Nihayet Giriftler'in yanına varmışlardı. Çoğunun yüzünde olağanüstü bir gurur, sevinç ve öfke vardı. Şapkacı'yı yakaladıkları için hem kendileriyle hem de Zemheri'yle gurur duyuyorlar ve seviniyorlar, bakışları Aylin'e kaydığındaysa sevinçlerinin yerini muhteşem bir öfke alıyordu. Bazıları da hâlâ Şapkacı'nın karşılarında gördükleri kişi olduğuna inanamıyor ve etraflarındaki diğer Giriftler'e soruyorlardı. Fısıltılar her yerde dolaşıyor, ilmek ilmek dokunuyordu. Şapkacı insanların zihinlerinde sadece karşılarında dikilerek kendine uygun mükemmel bir ağ örüyordu. Aylin'in istediği de buydu zaten. Hakkında halihazırda olan söylentileri arttırmak istiyordu. Çünkü insanların kendisiyle alakalı nasıl düşündüğünü değiştirebilecek olsa da hiç yoktan akıllarında yer kaplayamazdı.
Böylece Aylin kurduğu gösterisini kimse anlamadan yavaştan başlatıyor ve seyircilerini koltuklarına yerleşmeye ikna ediyordu.
Zemheri çıkık kemiğinin olduğu elini havaya kaldırıp herkesin susmasını sağladı. "Herkes sakin olsun! Fırtına daha da şiddetlenmeden bir an önce yola çıkalım, her şeyi daha sonra oturup etraflıca konuşuruz." Ancak Giriftler öfkeliydi. Bir an önce intikam istiyor, bunun için yanıp tutuşuyorlardı. Biri öne atılıp bağırdı. "Ne yani, şimdi bizden öylece geri dönmemizi mi bekliyorsun? Ölen arkadaşlarımız ne olacak?" Aylin konuşan kızın uzun, beline kadar uzanan saçlarına ve ses tonuna dikkat kesildi. Saçlarını öylece açık bırakmış, rüzgârda salınmalarına izin vermişti. Ancak hiç kimse bu kadar uzun saçlarla dövüşemezdi. Buraya kendisiyle savaşmak için gelmemiş olmalıydı. Demek ki onun silahı sözleriydi. Ses tonundan da zaten bu anlaşılıyordu. Keskin, hızla bilenebilen ve etki altına alabilen bir tona ve doğru kelimeleri doğru zamanda söyleyebilecek keskin bir zekâya sahipti. Bu, kadının tek bir cümlesinden dahi anlaşılabiliyordu. Lâkin sorun madem buraya savaşmaya gelmediyse ne için geldiğiydi? Burada pek de işe yaramıyor olmalıydı. Amacı neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zekanın Savaşı
Science FictionDünyanın en zengin varisi olan Aylin'in hakkında kimse hiçbir şey bilmiyordur. Kendisini herkesten gizler, bir tek öldürdükleri onun kim olduğunu bilir. Mesafeli, katı, zeki ve kontrolcü biridir. Belki de hayat omuzlarındaki yükü indirmediği için. K...