9. Bölüm: Süveyda

121 4 0
                                    

♪ Impostor - Henri Werner

Düzenlendi

※※※

Hava aydınlanmıştı.

Alp ve Fırat arabayı Süveydanın girişinde durdurdular ve araçtan inip arka kapıyı açıp Şapkacı'yı tuttukları hücreye geldiler. Yapacak tonlarca işleri vardı ve en azından bir yerden başlamaları onlar için iyi olurdu. Şapkacı'yı ayıltmaları, kendileri ve diğer Giriftler için özel olarak hazırlanmış geçit törenine katılmaları gerekiyordu.

İçeri girdiklerinde Şapkacı başını köşeye yaslamış, yarı yatar pozisyonda, bileklerinde kelepçeyle baygın hâlde duruyordu. Süveydaya kadar yürüyebilmesi için bacağındaki kurşunun bıraktığı zehri vücudundan arındırmışlardı ancak çıkık koluna bir şey yapmamışlar ve şimdi yüksek ihtimalle eskisinden daha kötü durumdaydı. Yol boyunca sarsılmıştı ve Şapkacı bu sarsılmalara bilinci kapalı olduğu için karşı koyamamıştı. Ancak neyse ki çıkık bir kol dakikalar içinde oldukça kolay bir şekilde tedavi edilebilirdi.

Alp cebinden içinde yeşil bir sıvı olan bir şırınga çıkardı. Nasıl iğneyle bayılttılarsa geri aynı yöntemle ayıltmaları gerekiyordu. Şırıngayı batırmak için Şapkacı'nın baygın bedenine doğru eğildi ama önce bileğini tutarak nabzını ölçtü, sonra dirseğinin iç kısmından şırınganın içindeki yeşil sıvıyı enjekte etti.

"Ne zaman ayılır?" Fırat bir an önce geçit törenine katılıp ardından dinlenmek istiyordu. Tüm bunların içinde olmak onu yormuştu. "Çisem birkaç dakikaya uyanır, demişti." Alp Walhalla'ya doğru yola çıkmadan önce şırıngayı Süveydadaki sağlıkçıların başı olan Çisem'den almış, odadan çıkarken de Şapkacı'nın ne kadar sürede ayılabileceğini sormayı ihmal etmemişti. "İyi bari, bir an önce dinlenmek istiyorum." Alp arkadaşına aşağıdan ters bir bakış attı. "Şu an dinlenmekten daha önemli işlerimiz var."

Fırat derin bir nefes verdi. Alp yeri geldiğinde çok sıkı ve otoriter olabiliyordu. Böyle zamanlarda ona ulaşmak neredeyse imkânsız oluyordu çünkü o çoktan Zemheri'nin arkasına geçmiş, koltuğunu devretmiş oluyordu. Kontrolü Zemheri ele geçiriyor ve Fırat, Alp'in bu halinden pek hoşlanmıyordu. En azından yirmi dört saat boyunca uykusuz kalmış ve bir katilin peşinden oradan oraya koşturduğu zamanlarda.

Yaklaşık on dakika boyunca Şapkacı'nın ayılmasını başında beklediler ancak en ufak bir kıpırdanma bile olmadı. Nihayet Fırat dayanamayarak konuştu. "Yanlış ilacı mı enjekte ettin?"

Alp Şapkacı'nın yanına çömelmiş, on dakikadır öylece ayılmasını bekliyordu. Onu buraya getirmek için yıllarını harcamıştı ve bunu kesinlikle dakikalarca Şapkacı'nın başında beklemek için yapmamıştı. "Hayır, eminim." Dedi. Emin olmasına emindi fakat o zaman neden Şapkacı hâlâ ayağa kalkmıyor, ikisine de alayla karışık bilgece bakışlar atmıyor veya söylemiyordu.

Fırat sıkıntından yerinde kımıldandı. "Dürtsene bi', belki uyanır."

Alp içinden Şapkacı'nın uyanacağına pek imkân vermese de başını salladı ve uzanıp omzundan hafifçe dürttü. Alp her ne kadar pek olanak vermemiş olsa da Şapkacı anında gözlerini açtı, gözlerini kırpıştırdı. Alp şaşkınlıkla bakakaldı. Onu o kadar hafif dürtmüştü ki ayık bir insanın dahi hissetmesi neredeyse mümkün değildi. İlacın etki etmesini o kadar süre beklemişler ancak onu tek bir hareket uyandırmaya yetmişti.

Başında muhteşem bir ağrı ve vücudundaki uyuşukluk Aylin'in ilk hissettiği şey oldu. Omzu o kadar feci sızlıyordu ki nefes almak dahi bir anlığına kendisine zor gelmişti. Hafifçe yerinde doğruldu. Yine aynı yerde, o hücredeydi ve başında o Girift ile Zemheri vardı. İkisi de şaşırmış ve korkmuş görünüyordu. Oldukça yorgundu ancak yine de bu görsele alayla gülümsemekten kendini alamadı. Aşırı komik gözüküyorlardı.

Zekanın SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin