17. Bölüm: Özür Dilerim

61 5 1
                                    


Uyarı: Bölüm şiddet içerir!

Alp kapının ağzından çıkıp öfkeyle beni kolundan tutup duvara çarptı ve "Her şeyi anlat." Dedi. Sırtımın duvara çarpmasından dolayı yüzümü buruşturdum ama sakince cevap verdim. "Tamam"

"Şimdi!"

"Tamam" Alp'in neden bağırıp çağırdığını anlamıyordum. Doğru düzgün sorsa cevap verecektim zaten. Bağırıp olay çıkarmasına gerek yoktu. Drama King

Alp'in arkasından Fırat'ın "Alp, abartma." Dediğini duydum. Bence de abartmasa iyi olurdu!

Alp hızla Fırat'a döndü, hala öfkeliydi. "Ben onu tüm Süveyda'ya karşı savundum ve şimdi öğreniyorum ki ben aslında bir yalanı savunmuşum! Nasıl sakin olayım tam olarak?" Fırat tam Alp'e cevap verecekken araya girdim. "Dur orada!" Dedim Alp'e bakarak sertçe. "Savunduğun tüm konular doğruydu. Yalnızca hala tüm suçun Vaveyla'da olduğuna tam olarak inanmadığımı söyledim."

"Süveyda'nın başına geçmek için buraya geldin ama öyle değil mi? Sırtınla birlikte başını da duvara çarptın da unuttun herhalde dediklerini ama her şeyi kapının arkasından ben çok net duydum Aylin!" bağırıp durması sinirlerimi bozuyordu. Lanet olsun, bağırması tepemin tasını attırıyordu!

"Öncelikle!" dedim bu sefer ben de bağırarak. "Bana bağırıp durmayı kes! Aynı konuyu normal bir şekilde de konuşabiliriz biliyor musun?" hala bağırmaya devam ediyordum. "İkincisi, ben duvara çarpmadım, sen ittin!" Nefes almadan devam ettim, öfkelenmiştim. "Üçüncüsü, evet; çok şahane bir şekilde kapı dinleyerek her şeyi yarım yamalak dinlediğinizi biliyorum!" Bu sefer ses tonumu normal seviyeye getirdim, bir anlık öfkem dinmişti. "Dördüncüsü, eğer bizi kapıdan değil de görebileceğiniz bir yerden dinliyor olsaydınız 'Süveyda'nın başına geçebilirim...' derken yüzümdeki ifadeyi görüp tıpkı Sinem gibi bunu asla istemediğimi anlardınız." Dedim biraz önce kalktığım koltuğa otururken. "Şimdi..." dedim. "Başka bir sorun ya da suçlaman varsa rica ediyorum bağırmadan veya bir yere itmeden sor." Üçü de sözlerime kilitlenmiş, beni dinliyordu. Dudağımın kenarı kıvrıldı. İnsanların sözlerime bu şekilde odaklanması iyi hissettiriyordu.

Bir anda Alp anlamadığım bir şekilde oturduğum koltuğun önüne dikildi ve gözlerimin içine baktı. Gözlerine çekildim. Gözlerinin gözlerime işlediğini hissettim, en derinine indiğini. Hala burnundan soluyordu lakin gözleri sakindi. İçinde bir yerlerde söylediklerimin doğru olduğunu biliyordu. İnatla başımı kaldırdım ve gözlerimi, içi dipsiz bir kuyu gibi duran siyah gözlerine diktim. Alp birkaç saniye kendisine diktiğim gözlerime bakmayı sürdürdü, sonra odadan çekip gitti. Kaşlarımı çattım. Ne diye bir anda çekip gitmişti? Ne görmüştü gözlerimde? Artık sakladığım neredeyse hiçbir şey kalmamıştı ki, neden gitmişti?

Düşüncelerim arasından Fırat'ın "Yok artık." diyerek güldüğünü duydum. Çatılı kaşlarımla soru sorarcasına Fırat'a döndüm. "İlk defa Alp'e birinin bu kadar net cevaplar verdiğini ve Alp'in bir tartışmayı bırakıp gittiğini görüyorum." Diye bakışlarıma cevap verdi. 

"Net değildim." Dedim. "Benimle nasıl konuşuyorsa öyle cevap verdim lakin sanırım, kimse Alp'e doğru düzgün cevap vermemiş bu zamana dek." Oturduğum yerden kalktım, Alp'i bulacaktım. 

Fırat söylediğime güldü ve ben kapıya yaklaşırken "Haklısın." Dedi. Tam kapıdan çıkmadan önce Sinem'i işittim, durup ona döndüm. Tüm her şey çok sıradanmış gibi tepkisizdi tartışma boyu ama şimdi ayağa kalkmış ve yüzünde endişe tohumları belirmişti. "Dikkatli ol." Dedi eline bir kupa alırken. Başımı onaylar bir şekilde salladım ve kapıyı arkamdan kapatarak çıktım. Koridorda birinin bana tekrar saldırmasından endişe ediyor olmalıydı.

Zekanın SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin