-6. Bölüm-

209 24 252
                                    

Bu sefer kendi kendime açmıştım gözlerimi sabaha. Ne Changbin'in sinirli ama tatlı bağırmaları ne de Seungmin'in kendini savunduğuna dair sesler vardı bu sabah. Çok sessiz ve sakin...

Kendimi güç bela yataktan attım ve mutfağa girdim. Masada oturan evimizin asosyal çocuğu, üç kişilik çetemizin hackerını görünce ne tepki vereceğimi bilemedim. Saçma sapan bir ileri bir geri adımlarken gitme kararı alarak arkama döndüğüm anda Seungmin'in sesini duymam ile durdum.

"Hadi ama noona sırf ben varım diye girmeyecek misin mutfağa? Saçmalama lütfen."

Yavaşça arkama döndüm ve onun sırtına baktım. Çocuğun arkasında gözü vardı net, ya da ben fazla ses yapmış olabilirim... Bir ileri bir geri derken...

"Aslında sen varsın diye gitmiyordum ama madem kalmamı istiyorsun kalayım bari."

O söylediklerime kıkırdarken ben onun karşına oturdum mahcup bir yüz ifadesi ile. O kahvesini içip telefonunu karıştırırken, ben yine sessizlikle savaşıyordum. Sevmiyordum sessizliği, beni içine çekmesini. Bir ortam sadece uyurken sessiz olmalıydı bence. Bu
yüzden dayanamadım ve konuşmak istediğim konuya giriş yaptım.

"Seungmin..?"

"Hmm?"

"Dün... Seni fazla kırdım mı?"

Önce yüzüme baktı, daha sonrasında telefonun kapatarak masaya koydu ardından gülümseyerek bakışlarını geri bana çevirdi.

"Kırıldım. Kırıldım ama benim için bu zamana kadar çabalamış birine yüz asmak veya trip atmak olur mu? Beraber olduğumuz süreç boyunca annem gibi oldun sen noona. Dertlerimi dinledin, yeri geldi bana asosyal olduğumu söyleyerek dışarıya atmaya çalıştın, söylene söylene odamı bilmem kaç kez topladın, hastayken başımda bekledin, canım yandı mı yanımda bittin. Şimdi sana trip atarsam haksızlık olmaz mı?"

Sabah sabah bu konuşması gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Bunu saklamak için başımı eğdim ve ufak bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma.

"Hadi amaaaa utandın mı?"

Seungmin arkamdan sarılınca ufak bir kahkaha attık. Sonra o kahvesinin ben yüzümden soğuduğuna dair bir şeyler mırıldanarak yerine geçti. O da duygulanmıştı. Bir ara onu odasında onun dertleşmem gerektiğini aklımda en üst sıraya not aldım.

"Changbin peki... Ona da kırgın değilsin değil mi? Dün akşam sinirle söylediği şeyler yüzünden. Bilerek söylemedi ama eminim. Amacı bizi üzmek değildi."

"Ona da kırıldım noona. Ama sen ne kadar annem, ablam olduysan o da o kadar babam, abim oldu. Benimle şakalaşmaları, sinir etmek için uğraşları, dertlerimi dinlemesi, onun arkamda dağ gibi durması, bana sinirlenip kızması, onu takmayınca iki katına çıkan siniri ile daha da kızması ama sonrasında gelip özür dilemek için benimle vakit geçirmesi. O da benim için çok değerli... Siz belki birbirinize tripleneceksiniz ama ben bunu ikinizede yapamam. O evden kaçtığımda size sığındım çünkü ben. Sizse üzerime titrediniz, öyle bir korudunuz ki beni. Şimdi en ufak şeyde sizi korumak için hazırım ben."

Seungmin için değerli olduğumuzu Changbin'de bende biliyorduk. O pek belli etmeyi sevmezdi duygularını. Aslında o belli etmediğini düşünür ama çok belli ederdi her seyi -uzun süredir beraber olduğumuzdan onu tanıyorduk bundan kaynaklı da anlıyor olabiliriz tabi- mesela hiç bir insanın yanında ağlamaz ama bizim yanımızda bunu rahatça yapardı. Hatta bir kere başladı mı hüngür hüngür ağlar, susturması zor bir hal alırdı. İnsanlardan nefret eder onların yanında hep diken üstünde olurdu. Ona biri bir şey dese -iyi veya kötü- direk kendini korumaya alırdı. Ama biz ciddi anlamda dövsekte, sövsekte sesini çıkarmazdı.

Unknown Past | Lee MinhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin