1.3

2.6K 101 2
                                    

Hilâl Kozlu

bir hafta sonra

Bugün, Yavuz amcamla tanışacaktım. Güzel bir restoranda akşam yemeği yiyecektik.

Bir hafta sonra okullar açılıyordu. O yüzden çok heyecanlıydım.

Kuzenlerimde orada olacakmış. Buraya ilk geldiğim gün gördüğüm çocuk Furkan 18 yaşında lise dördüncü sınıf öğrencisiydi. Bir de kardeşi Fatih varmış. O benimle yaşıttı bu yüzden aynı sınıfta olacaktık.

Üzerime toz pembe askılı bir elbise giymiştim. Dizlerimin birkaç parmak yukarısındaydı ve bence çok tatlı olmuştu. Koyu saçlarımla birlikte çok hoş duruyordu. Makyajımı da yaptıktan sonra aynada son kez kendime baktım ve gerçekten çok güzel olmuştum.

Yeterince kendimi beğendikten sonra aşağıya doğru inmeye başladım. Herkes büyük salonda oturmuş beni bekliyordu. Geldiğimi ilk fark eden Efe abim olmuştu. Bakışlarıyla beni süzüp gülümsedi. Beğenmişti yani.

"Nasılım?" Gülümseyerek konuşmamla hepsi bana odaklanmıştı.

"Maşallah benim yavruma. Nasıl da belli benim kızım olduğu." Babamı yiyecektim gerçekten.

Hızla yanıma gelip beni etrafımda döndürdü ve yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu.

"Bu ne?" Tahmin edin bu öküz kimdi? Tabi ki Poyraz! Son konuşmamızdan sonra aramız biraz daha iyiydi ama hâlâ daha öküzdü.

Poyraz ve Hilal'in konuşması

"Seninle konuşmak istediğim konu gerçekten hareketlerini anlayamıyor olmam. Bazen çok iyisin bazen çok kötüsün. Seninle daha önceden tanışıyor olmamıza rağmen çok saçma geliyor hareketlerin. Hani gerçekten muhatap olmak istemiyorsan söyle ona göre davranıyım Poyraz!"

"Beni yanlış anladığının farkındayım. Ama benim yapım bu şekilde. Yani isteyerek sana böyle davranmıyorum. Karakterim böyle olduğu için alışmışım böyle davranmaya." Aslında mantıklı bir açıklamaydı ama çokta yeterli değildi.

"Ya bu kadar ters olma sebebini anlayamıyorum ben. Bunlar bence mantıklı bir açıklama değil." Bu dediklerim üzerine derin bir nefes çekmişti. Konuşmayacağını anlayınca cümleme devam ettim.

"Bana karşı açık konuşmanı istiyorum. Yoksa aramızdaki soğukluk gittikçe büyüyecek bir çıkmaza girecek, istemiyorum böyle olmasını." Poyraz abiyi ilk defa bu kadar masum görüyordum.

"Bak seni gerçekten anlayabiliyorum. Ama ben çocukluğumdan beri böyle büyümek zorunda kaldım. Duygularımı hep içimden yaşamamı söylerdi babam, kimseye bir şey belli etmeden kendi kendimi büyütmeye çalıştım. Annem gittiği zaman evin en büyüğü olarak kardeşlerime bakmam gerekiyordu. Babam tek başına yapamazdı, beraber toparlanmamız gerekiyordu. Küçücük yaşımda beklemediğim bir sorumluluk bindi omuzlarıma. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Bu duygusuzluğum, soğukluğum hepsi kendimi korumak için ördüğüm duvarlardı." Bu kadar açık bir konuşma beklemiyordum.

"Sana anlatmadığımız, ailemiz hakkında çok şey var Hilal. Hepsinin bir zamanı var biraz daha bize alışmalısın. Senden tek bir ricam var; bazı hareketlerimizi kesinlikle kişisel algılama. Çünkü biz tahmin ettiğinden daha çok parçalanmış bir aileyiz." Söyledikleri resmen içimde bir yerleri koparmıştı. Benim kadar onlarda çok zor şeyler yaşamıştı bu açıkça belliydi. Özellikle Poyraz abi.

"Ben; özür dilerim ne diyeceğimi bilemiyorum." Sıkıntıyla konuşmuştum. Bu kadar derin bir konu beklemiyordum şahsen.

"Bir şey demene gerek yok yavrum. Sakın özür falan dileme. Normalde asla bunları birine anlatmazdım ama sen benim biricik kardeşimsin Hilal, ne olursa olsun her zaman yanındayım. Her hareketinde yanındayım, her kararında yanındayım. Belki Can abin gibi hissettiremem sana ama daha fazlası olmak için çabalayacağım." Artık gözyaşlarımı tutamamıştım. Ağlayarak direkt sarıldım. Can abimin yeri evet ayrıydı ama onların bana bu duygusal yaklaşımını ben hayatımda bir kere bile görmedim.

luna | aile Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin