Poyraz Kozlu
Hilal ile birlikte başbaşa vakit geçirmek istiyordum. Dün ona söylediğimde bana o kadar hevesle cevap vermiştiki. Gerçekten anlatamazdım. Ona karşı sevgimi belli edemiyor olmam aşırı kafama takılıyordu. Hilal benim için çok değerliydi. Herkesten ayrıydı. Onunla daha sık vakit geçirerek ne kadar sevdiğimi göstermek istiyordum.
Kendisini yalnız hissetmesini asla istemiyordum. Burada kocaman ailesi vardı onun ve bunun farkında olmalıydı. Hepimiz zaten onun için çabalıyorduk o da bunun farkında olmalıydı. Seneler sonra kavuştuğum kardeşimi tabi ki şımartacaktım!
Ona bugün belli şeyleri anlatmam gerekiyordu. Efe anlatalım dediği zaman çok tepki göstermiştim ancak haklıydı. Eğer söylemezsek bir şekilde öğrenecekti ve bu bizim açımızdan çok daha kötü olacaktı. Can ve amcam olacak o şerefsizin gözümüzü korkutmak için yaptığı hareketten sonra çok daha dikkatli olmalıydık. Babama kalsa asla söylememeyi tercih ederdi. Ama Hilal'in artık bazı gerçekleri öğrenmesi gerekiyordu.
Hem çok geçtikten sonra öğrenseydi, kandırılmışlık hissiyle bizden uzaklaşsaydı o zaman ne yapardık? Babam bunu asla düşünmüyor ve her zaman olduğu gibi kendi bildiğini okuyordu. Çok detaya inmeden bahsedecektim zaten. Hala daha büyük bir kısmını bilmeyecekti. Sadece eski babasıyla ne alakamız olduğunu bilmeliydi.
"Poyraz Abi! Hadi çıkalım!" O güzel sesini duyduğum gibi düşüncelerimden sıyrıldım. Çok tatlı bir konuşması vardı. Hâlâ daha Türkçesi çok iyi değildi o yüzden söyledikleri ekstra tatlı geliyordu. Ya da sadece o söylediği için tatlı geliyordu.
"Nereye gidiyorsunuz?" Kıvanç abimin sesiyle bakışlarımız ona doğru döndü.
"Abimle dün konuşmuştuk hatta sende vardın. Nereye gideceğimiz sürprizmiş bilmiyorum." Dudaklarını büzerek konuşması onu o kadar tatlı yapıyordu ki, çok hoşuma gidiyordu! Hoş, o ne yapsa benim gözüme aşırı tatlı gelirdi. O benim kardeşim çünkü.
Fark ettimde Hilal'in yaptığı her şey benim çok hoşuma gidiyordu.
"Anladım. Poyraz, dikkatli olun. Bana haber ver sürekli." Abimin itiraz istemeyen sesine sessiz kalıp sadece başımla onaylamıştım.
Türkiye'ye bizim yanımıza geldiği haberi şu anlık gizliydi ancak biri tarafından öğrenilirse bize zarar vermekten kimse çekinmezdi. Bu konuda dikkatli olmamız gerekiyordu.
"Her şeye atlamakta üstüne yok. Babam bu kadar karışmıyor emin ol." Efe'nin zaten susmasını beklemiyordum. Her durumda atışmayı nasıl beceriyorlardı hiçbir fikrim yoktu.
"Uf çok boş konuşuyorsunuz. Abiciğim hadi biz gidelim!" Diyip koluma yapışan Hilal ile kocaman gülümsedim. Beni yerimden oynatabileceğini düşünmesi sizcede çok komik değil miydi? Bence çok komikti.
"Aynen Hilal şu an yerinden oynattın abimi." Emre'nin tabiri caizse anırarak gülmesiyle ortamdaki gergin hava tamamen dağılmıştı.
"Of sizinle mi uğraşacağım. Çıkıyorum ben gelirsin sende peşimden." Diye nazlı bir şekilde yanımızdan uzaklaştı. Kapının kapanma sesiyle konuşacağım şeyleri anlatmaya başladım.
"Bugün Hilal'e bazı şeyleri söyleyeceğim. Babam burnunun dikine giderek bence büyük bir yanlış yapıyor. Bazı şeyleri geç öğrenmesi bizim aleyhimize olur."
"Bence babama danışmadan böyle bir şey yapmamalısın Poyraz. Aslında düşüncen çok mantıklı ki bende sana katılıyorum. Ancak babamın aklından neler geçirdiğini, ne planladığını bilemeyiz. İşine karışmamızdan hoşlanacağını pek zannetmiyorum." Kıvanç'ın konuşmasıyla kafam iyice karışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
luna | aile
Teen FictionHilal'in 16 senelik bir yalandan sonra daha büyük bir yalanın içinde yaşamaya başlamasının hikayesidir. Hayat ona acımasız bir şekilde kimseye asla güvenmemesi gerektiğini göstermiştir.