21. Bölüm

3.9K 211 261
                                    

Bu bölümden 24. Bölüme kadar Draco olmicak. Sirius, Remus Harry ve diğerleriyle geçirdiğimiz vakitleri ve bazı öğrendiğimiz sırlarımızı yazacağım. Eğer ben Draco olmadan sıkılırım diyorsanız direkt 24. Bölüme geçebilirsiniz ya da atlayarak okuyabilirsiniz. Ama biraz komedi okumak istiyorsanız bu bölüm aralığını da okuyabilirsiniz.
Sizi seviyorumm<333

Sonunda bakışmaları bittiğinde Remus bana baktı ve sabit durmamı söyledi. Kendisi de asasını kaldırıp büyüyü söyledi...

Remus: "Finite Incantatem!"

(Bir büyünün ya da lanetin etkisinden kaldıran büyü. Ancak ortada bir lanet yoksa kötü sonuçlar doğurabilir)

Bir kaç saniye kimseden ses çıkmadı. Yavaşça gözlerimi açıp herkesin yüzüne tek tek baktım.

"Ne oldu? İşe yaradı mı? Saçım eski rengine döndü mü?"

Sirius uzun süredir tuttuğu nefesi verip konuştu.

"İşe yaradı" dedi gülümseyerek

"Ohh bi an siz bana öyle bakınca kel kaldığımı sanmıştım" dedim bende gülümseyerek

"Y/N, belki farkına varamadın ama biri sana renk değiştirme laneti yapmış" dedi Remus ciddi bir şekilde

"Renk değiştirme laneti diye bir şey mi varmış?"

"Bunu kimin yaptığını biliyor musun?"

"Hayır, yani kim, neden böyle bir şey yapsın ki? Zaten Harry'lerden başka kimse bilmiyordu ben olduğumu" dedikten sonra küçük bir aydınlanma yaşadım. Tabi ya! Draco, o da kim olduğumu biliyordu. Ayrıca saçlarımı da beğenmişti. Ahhh okula döndüğümde ona bunun hesabını soracaktım!

"Peki bir tahminin var mı?"

"Hayır. Nasıl olsa laneti kırdık artık önemli değil"

"Ama-"

"Her neysee, benim çok uykum geldi. Gidip yatsam iyi olur" dedim ve yukarı, odama çıkmaya başladım

Üstümü değiştirip kendimi yatağa bıraktım. Yaklaşık 2 saattir öylece uzanıyordum. Saat gece 11.32'ydi, çoktan uyumuş olmam gerekiyordu ama bir türlü uyku tutmamıştı.

Ayaklarım soğuk zeminle buluşurken saçlarımı topladım. Küçük masa lambamı açıp terliklerimi giydim ve mutfağa gitmek için asamı da alıp odadan çıktım.

Karanlık koridora geçtiğimde asamı çıkartıp ortalığı aydınlattım. Merdivenlerin başına geldiğimde ayağım halıya takıldı. Tökezleyerek yürüdüğümde karşımdaki kapıya çarparak durdum. Çarpmanın etkisiyle kapı açılmıştı. Kapının üstündeki yazıyı okudum. Burası babamın odasıydı. Yavaşça ayağa kalktığımda kapıyı da aynı yavaşlıkla açtım.

İlk başta girip girmemek konusunda tereddüt etsemde cesaretimi toplayıp içeri girdim. Geçen yaz buraya ilk geldiğimde bir türlü cesaret edip girememiştim. Neden bilmiyorum ama içerde bulduklarımın beni üzeceğinden korkuyordum. Bunca zaman sadece tek bir mektupla babamın iyi biri olduğuna inanmıştım ama herkes inandığım şeyin aksini söylüyordu. Sanırım içerde bulduklarımın onun hakkında düşündüklerimin tersi çıkacağından korkuyordum..

İçini ilk kez gördüğüm odanın ortasında öylece dikiliyordum. Daha çok siyah ve yeşil rengin hakim olduğu oda oldukça iç karartıcıydı. Pencerenin yanındaki çalışma masasına gittim. Üstünde kırık bir çerçeve vardı. Çerçeveyi kaldırıp baktığımda babam ve takım arkadaşlarının olduğu bir fotoğraf gördüm. Yavaş adımlarla kapının yanındaki yatağa gidip oturdum. İlk kez babamın mutlu olduğu bir fotoğraf görüyordum, istemsizce gülümsedim.

Draco MalfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin