Alıntı

661 74 75
                                    

"Ahsen!" diye bağırdı Yunus. Kardeşinin iş yerine çok nadir gelirdi. Bu yüzden kardeşinin hangi odada çalıştığını unuturdu. Ahsen odasında müayine ettiği hayvanların dosyasına bakarken abisinin sesini duyduğu an koltuktan ayağa fırladı. Hemen kapıyı açıp dışarı çıktı. Yanına yaklaşan abisini gördüğünde kaşlarını çattı. Abisi buraya çok nadir gelirdi. Ne olmuştu da yolu buraya düşmüştü?

"Selamün aleyküm, abiciğim. Ne oldu?" diye sordu.

"Aleyküm selam, kardeşim. Bir şey olduğu yok. Öylesine gelmek istedim." Yalandı. Öylesine falan gelmemişti. Ama kendisi yalan söylediğinin farkında bile değildi.

"Gerçekten mi?" diyerek şüpheli bir bakış attı Ahsen. Bu sırada Ahsen'in yanına gelen ama başını dosyalardan kaldırmayan Aylin'in sesi duyuldu.

"Ahsen Hanım, yeni dosyaları getirdim." dediğinde Yunus duyduğu ses ile arkasını döndü. Ama dönmez olaydı. Döndüğü an önüne bakmadan yürüyen Aylin'e çarpmıştı.

"Özür dilerim, pardon. Görmedim sizi." dedi Aylin hemen telaşla. Yunus kendi iri cüssesine göre yanında küçücük kalan kıza bakakaldı.

"Sorun değil." dedi büyülenmiş gibi. Büyülenmişti. Bu kız küçük boyu ile Yunus'a öyle büyük duygular yaşatıyordu ki, bu duruma Yunus bile şaşkındı. Büyülüyordu, etkiliyordu ama bunların hepsini nasıl hiçbir şey yapmadan yapıyordu?

***

"Bunlar ne?" diye sordum merakla. Küçük kutunun içinde yaklaşık beş tane mektup vardı.

"Annemin bana yazdığı mektuplar." dediğinde şaşkın bakışlarımı Azer'e çevirdim.

"Annen sana mektup mu bıraktı?"

"Evet, ben küçükken benim için mektup yazarmış. Ben büyüdüğümde okuyayım diye." dediğinde usulca başımı salladım. Hiçbir şey demeden bakışlarımı tekrar mektuplara döndürdüm.

"Okudun mu daha önce?" diye sorduğumda itiraz etti.

"Hayır." Daha da meraklandım. Annesine çok bağlı olan Azer, annesinin ona yazdığı mektupları okumamış mıydı?

"Neden?" diye sorduğumda yaslandığı kapıdan ayrıldı ve yanıma geldi. Mektupları eline aldığında ellerinin titrediğine şahit oldum.

"Annem bu mektupları eşim ile beraber okumamı isterdi. Allah için sevdiğim eşimle, nasibimle beraber okumamı söylerdi. O günü bekliyordum. Sanırım o gün, bugün." dedi gülümseyerek. Ama gülümsediğini hissetmedim. Sanki gülümsemiyor, ağlıyor gibiydi. Lakin, yüzüne bakan başka birisi gülümsediğine dair emin olurdu. Ama ben onu tanıyordum, gülümsemiyordu.

"Eğer hazır hissediyorsan okuruz." dedim. Bakışları mektuplardan bana döndü. Bu sefer gerçekten gülümsedi. Gözlerinin içinde çocukluğunu gördüğüme şahit oldum. Gözlerindeki parıltı sanki çocuk olduğunda korktuğu zaman yaktığı ışıklara benziyordu.

"Okuyalım." dedi hevesle. Başımı salladım. Mektupları onun elinden alıp kutuya koydum ve derin nefes aldım. Kutuyu kucağıma alarak salona geçtim. Benim ardımdan Azer salona geçti. Koltuğa oturduğumuz da ilk mektubu açıp okumaya başladım.

Acı, yok olmak, kalbin kanlar ile boğulması.

Tanıdık geldi mi,
küçüğüm?
Sen yaralı bir çocuktun,
büyüdün,
yaralı bir adam oldun.

***

"Hala mı oluyorum?!" diye bağırdı Zeynep.

"Evet." dedi sessizce Ecrin. Bunu duyan Enes hemen bakışlarını abisine çevirdi.

"Amca oluyorum! Ulaş, amca oluyoruz!" diye bağırarak gülmeye başladı. O kadar heyecanlı ve mutluydu ki, mutluluktan ağlayabilirdi. Enes'in gözlerinin dolduğunu gören Ulaş gülümseyerek arkadaşının yanına giderek ona sarıldı.

"Gerçekten mi? Bu doğru değil mi?" diye sordu titreyen sesiyle Zeynep. Fatih gözlerinde akmayı bekleyen yaşlarla, "Doğru, Zey. Baba oluyorum." dedi. Zeynep hemen koltukta oturan Ecrin'in yanına koşup sımsıkı sarıldığında ağlamaya başlamıştı. Yasir ailesi mutluluktan gözyaşı döküyordu.

Fatih eşinin ve kız kardeşinin yanına gidip onlara sarıldığında ne kadar mutlu hissettiğini bir daha anladı. Baba olacaktı, eşi anne olacaktı. Kardeşleri resmen abileri baba olacağı için ağlıyordu.

"Ağlamayın ya!" diye bağırdı Ecrin. Zaten duygusaldı, onları böyle görmek daha da duygulandırıyordu.

"Nasıl ağlamayız? Abim baba olacak, sen anne olacaksın. Mutluluktan ağlıyoruz. Tüm gözyaşlarımız mutlu olduğumuzdan." dedi Zeynep hâlâ Ecrin'in omzunda ağlarken. Ecrin ve Fatih'in bakışları bir birini buldu. Bir birlerine gülümsediler. Hiç kimse görmedi, farketmedi belki de ama onlar bir birlerine gülümseyerek konuştular. Ecrin ve Fatih'in konuşması için kelimeler gerekmezdi. Bazen bir bakış, bazen küçük bir sarılma,  bazen bir tebessüm yeterliydi. Onlar bir birlerine bu kadar bağlıydı işte; sustukları zaman bile bir birlerini anlayacak kadar.

🩹

Herkese merhabalar! Nasılsınız?

Mahperi artık bin okunma ve bin okunmaya özel iki tane sürprizim olacaktı. İlk sürprizim buydu. Gelecek bölümlerden alıntılar paylaşmak istedim. Her alıntı farklı bölümde olacak sahnelerin alıntısı. Yani gelecek bölüm derken 11.bölümden bahsetmiyorum. Gelecek bölüm demişken, 11.bölüm zaten uzun olacaktı çünkü artık Mahperi'nin bölümleri uzun olacak ama bin okunmaya özel biraz daha uzun yazacağım. Bugün akşam inşAllah yazmaya başlayacağım ama muhtemelen yarına yayımda olur. Ve ikinci sürprizimi bugün akşama kadar hazırlamaya çalışacağım. Sizi mutlu etmek istiyorum. Çünkü siz beni çok mutlu ediyorsunuz. Ama yeni bölüm biraz geç gelebilir. Şimdiden anlayışınız için teşekkür ederim. 🤍

Mahperi büyüdükçe benim mutluluğum da büyüyor. Bu kurgu benim için çok özel. Sevdiğim ama kaybettiğim insanları ölümsüzleştirdiğim kurgu olduğu için Mahperi'nin yeri farklıdır bende. Sizin içinde öyleyse ne mutlu bana. Mahperi'ye olan ilginiz, desteğiniz ve sevginiz için size ne kadar teşekkür etsem az. Sizi çok seviyorum. Her şey için teşekkür ederim. Sizinle birlikte nice binlere, milyonlara. 💞

Hikayeme oy vermeyi, bolca yorum yapmayı unutmayın. Sizin yorumlarınızı okumak benim için terapi gibiydi. Hep öyle olacak. Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Tüm destekleriniz için teşekkür ederim. Artık bölümlerde daha uzun olacağı için biraz geç gelebilir. Sabrınız için şimdiden teşekkür ediyorum. Kendinize iyi bakın, sizi çok fazla seviyorum. ❤️🩹

Allah'a emanetsiniz!❤️

Mahperi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin