"Günaydın, bebeğim." diyerek Baran'a sarıldım.
"Günaydın, ablacığım." dedi Baran gülümseyerek. Saçları karışık olduğu için sarıldığında boynuma değen kırıklıkları yüzümde gülümseme oluşturdu.
"Bugün gitme günün mü?" diye sorduğunda başımı salladım. Resmi nikâh bugün olacaktı.
"Düğün mü yapacağız?" diye sordu Baran. Başımı iki yana salladım.
"Hayır, bebeğim. Sadece nikâh kıyacağız. Şarkı, pasta olmayacak. Ama istersen Azer abin sana pasta alır." dediğimde gözlerindeki parıltı beni bir daha gülümsetti.
"Alır mı gerçekten? Parası var mı?" diye sordu Baran. Bu soru canımı yaktı. Yıllar önce pasta almak için babamın yanına gittiğimizde babamla olan konuşmamızı hâlâ hatırlıyordu.
"Baba, altı gün sonra doğum günüm. Pasta alabilir miyiz?" diye sormuştu Baran. Dört yaşında, pasta isteyen küçük bir çocuktu. Sadece küçük çocuk muydu orası tartışılır bir konuydu.
"Baba," dedi tekrar Baran. İlhan Bey'in bakışları eşine döndü. Gözlerindeki hüzün ile gülümseyen eşi İlhan Bey'in kalbini daha çok acıttı. Ardından kızına döndü. Daha çalışmayan, üniversitede okuyan Ahsen bu görüntüyü gözü yaşlı hâlde izliyordu. Abisi Azerbaycan'a gitmişti ve orda da işleri iyi değildi. Babasının da son zamanlar işi iyi değildi. Yemekleri bile çoğu zaman aynı oluyordu. Uzun süredir et yememişlerdi, et dışında bile doğu düzgün bir şey yememişlerdi.
"Çok mu istiyorsun?" diye sordu İlhan Bey. Yeşim Hanım dayanamadı.
"Gelecek yıl doğum günümde alırız, oğlum." dedi. İlhan Bey ise sadece Baran'ın gözlerine bakıyordu. Baran annesinin dedikleri ile üzüldü ama belli etmemeye çalıştı. Gözlerinde kırgınlık yarandı ama dudakları gülümsedi.
"Sorun değil." dedi Baran. Babasına baktı ve yeniden gülümsedi. Ama İlhan Bey görmüştü. Baran'ın gözlerindeki o kırgınlığı görmüştü. Bu yüzden tekrar sordu.
"Pastayı çok mu istiyorsun?" diye sordu şefkatle. Baran'ın gözlerinde bir ışık parladı. Ama annesinin dediklerini hatırladı. Abiside yoktu ki babasına destek olacak. Bu yüzden başını iki yana salladı. Gülümsemeye çalıştı ama titreyen dudakları Baran'ı ele veriyordu.
"İstemiyorum, baba. Eğer alamıyorsak gelecek yıl alırız. Yeter ki sen üzülme." dedi Baran ve babasının dizlerine oturdu. Kollarını babasının omzuna dolayarak İlhan Bey'e sımsıkı sarıldı. İlhan Bey oğlunun böyle düşünceli olmasına sevindi, üzüldü ama hem de gurur duydu.
"Merak etme, küçüğüm, en güzel pastayı alacağım sana." dedi İlhan Bey. Baran bunu duyduğu an başını babasının omzundan ayırdı ve heyecanla babasına baktı.
"Gerçekten mi? Paramız var mı?" diye sordu. İlhan Bey başını aşağı yukarı doğru salladı.
"Senin için var, küçüğüm. Yeter ki sen mutlu ol." dedi İlhan Bey. Baran gülümsedi. Babasına daha sıkı sarıldı. Ve o günü asla unutmadı.
"Alır tabii ki, bebeğim, senin mutlu olman için her şeyi yapar." dediğimde Baran tekrar gülümsedi. Aynı beş yıl önce olan gözlerindeki ışık bugünde vardı.
"Çocuklar! Aşağıya inin, kahvaltı zamanı!" diye bağırdı annem. Bu bağırışını duyduğumda bile ağlamak hissi gelmişti. Son kez bu lafı duyuyordum. Evlenen kızların neden duygusal olduğunu hep anlamak istemiştim. Artık anlıyordum.
"Geliyoruz, anne!" diye bağırdı Baran ve yataktan inip odadan çıktı. Muhtemelen banyoya gidip elini yüzünü yıkayacaktı. Yatağı topladıktan sonra bende odadan çıkmıştım. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Bugün Ahsen Memmedova olacaktım. Artık Özçivit olmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahperi
SpiritualAnnesinin doğma vatanına yaşamak için gelen Azer Memmedov, veteriner olan Ahsen Özçivit ile tanışır. ~~~ "Annemin vatanına geldiğimde nasibim ile karşılaşacağım aklıma gelmezdi. Bu hayatta sevdiğim tek kadın annemdi. Ama artık sevdiğim iki kadın va...