Kemikli ellerini, sümbül kokusu yayan sarı tutamlarda gezdirdi. yavaşça. Bacaklarının üstüne, kafasını koyan bedenin sahibi çoktan uykunun esiri olmuştu. Uykusuz bir gecenin ardından böyle bir sabah her açıdan yıpratmıştı onu.
Kiyoomi, Atsumu'nun titreyen sesini duyduğu gibi adres isteyerek hızlı bir şekilde hastaneye varmıştı. Ne olduğunu kavrayamamıştı bile. Sanki birileri kalbine durmaksızın çivi çakıyor gibiydi gelirken. Atsumu'ya bir şey olduysa ne yapardı bilmiyordu. Kısa sürede bir insana bu kadar bağlanmış olduğunu yeni yeni fark ediyordu ve delirecek gibiydi. Hastaneye giriş yaptığında Atsumu'nun yerini öğrenip koşarak yanına gitmişti. Sarı çocuk kızarmış gözlerini yere dikmiş ifadesiz gözlerle yeri izliyordu. Genç adamın kalbi gördüğü bu manzarayla daha da sıkışabilirmiş gibi eziliyordu.
Onu ürkütmemeye dikkat ederek, küçük adımlarla yanına ulaşmıştı bal gözlü çocuğun. Atsumu transta gibiydi etrafında olup bitenleri algılayamıyordu. İlk anlarda yaşadığı şoku atlatamıyor gibiydi. Kafasındaki binlerce düşünce ona karşı cephe almış, o sipher alamadan hücuma geçmişti.
"Ya annem de ölürse?",
"Osamu ve ben yalnız kalırsak?", "Sonu babam gibi olursa?", "Biraz daha erken gitseydim..."
Bunlar kafasında dolanan binlerce mermiden sadece bir kaçıydı. Kendini fazla suçlu hissediyordu. Annesini son günlerde daha çok kontrol etmediği için. İyileşecek gibi olduğunu düşündüğü için. İlaçlarını alıp almadığına dikkatli bakmadığı için...Kıvırcık çocuk, yavaşça diz çökmüş ve Atsumu'nun önünde birleştirdiği, bilmeden zarar verdiği ellerini sıcak elleriyle tutmuştu. Atsumu gelen sıcaklıkla irkilse de burnuna dolan kokuyla tanımıştı onu. Ağlaması şiddetlendiğinde Kiyoomi hiçbir şey demeden oturaklardan birine oturmuş ve Atsumu'yu göğsüne almıştı saçlarını okşayarak. En sonunda da Atsumu gözyaşları ve hıçkırıklar eşliğinde uyuyakalmıştı.
Şimdi ise sessiz hastane koridorunda kemikli ellerinin arasında şekillenen sarı saçlarını okşuyordu. Ne olup bittiği hakkında hiçbir fikri yoktu hâlâ. Sadece uyurken bile uykusuzluktan ve ağlamaktan göz kapakları kızarmış adamın uyurken bile düşürdüğü gözyaşı kalbini delip geçiyordu. Ellerini yavaşça kucağındaki çocuğun göz pınarlarına götürdü ve baş parmağıyla aşağıya doğru akan yaş damlasını temizledi. Bu hamlesiyle Atsumu'nun bal rengi gözleri kendi gözlerini bulmuştu. O an tutulmuş gibi bu gözlere baktı Kiyoomi.
Bir süre konuşmayıp bakıştıktan sonra Atsumu kendine gelerek yattığı yerden kafasını kaldırdı ve doğrularak oturdu. Daha sakindi şimdi. Konuşamıyordu ama ne diyeceğini bilemez hâldeydi. Olanları düşündüğünde aklına gelen Osamu ile panik içinde telefonunu aradı. Kiyoomi onun telaşlı halini fark ederek titreyen bedenini kollarıyla sardı. "Merak etme, Osamu aradığında konuştum onunla." diyerek fısıldadı. Atsumu'nun titreyen bedeni derin bir nefes aldı. Konuşmaya mecali yoktu. Sakusa, kollarını Atsumu'nun bedeninden çekmeyerek devam etti konuşmaya "Sen yokken hemşireler geldi. İyiymiş annen." dedi sessizce. Hemşireler tabiki bu kadar kısa kesmemişti ancak Kiyoomi, kollarındaki çocuğun anlatılanları kaldıracak durumda olduğunu düşünmüyordu. Bu yüzden sindire sindire anlatıyordu olanları.
Atsumu, aldığı haberle kendini geri çekerek daha fazlasını anlatmasını istercesine baktı karşısındaki genç adama. Kiyoomi de onun bu isteğini geri çevirmeyerek devam etti sözlerine. "Şöyle ana damarlara zarar gelmese de darbe sinirlere denk geldiği için elini kullanmakta zorlanabilirmiş. Hareket kabiliyeti kısıtlanmış." diyerek sustu ve Atsumu'nun tepkisine baktı. Sakince onu dinleyerek elleriyle oynuyordu. "Ve psikolojik bir rahatsızlığı olduğu için düzelene kadar hastanede kalmalıymış." dedi ve konuşmasını bitirdi. Atsumu derin bir nefes alarak elleriyle yüzünü ovdu. "Teşekkür ederim." dedi sessizce. "Atsumu," Sarı saçlı çocuk kafasını yana çevirerek ona bakan Kiyoomi'ye kilitledi gözlerini. "Hm?" Sakusa yutkunarak birkaç saniye bekledi. "Ağlamak istediğinde bana gelip ağlayabilirsin, anlatmak istediğinde gelip bana anlatabilirsin. Ben her zaman tam yanında olacağım. Lütfen tek başına kalma bir daha. Bilseydim neler yaşadığını..." devam edemeden gözünden bir damla yaş düşmüştü bile. Kim bilir ne zamandır böyleydi Atsumu'nun hayatı? Tek başına neleri taşımaya çalışıyordu bilmiyordu ama o yükleri onun sırtından alıp, beli bükülse bile kendisi taşımak istiyordu. Dayanamıyordu işte o kim bilir kaç gece böyle uykusuz kalmışken, kendisinin habersiz bir şekilde rüya görmesine."Omi... Özür dilerim." duyduğu ağlamaklı sesle Kiyoomi kollarını tekrar sardı Atsumu'nun bedenine. Sanki ait olduğu yeri bulmuş gibi Atsumu'nun bedeni de iyice sokuldu ona. "Özür dileme, ama ne olur tek kalma bir daha. Bana anlatmak istemiyorsan sorun değil ama sakın yük olurum gibi düşünme tamam mı? En ufak gözyaşında bile canım yanıyor benim. Bu yüzden incinmeyeceğinden emin olana kadar bırakmayacağım seni."
40 yildir bolum atmadigim icin kitabi unuttum ve kendi icinde celisebilecek seyler olablr cunku cidden aradan 40 yil gecti. neyse tsklr gprusurz kendinize iyi bakin👋🏻😿
(medyadaki sarkiyi dinleyin cidden cok guzel😭)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
poem || sakuatsu
FanfictionArkadaşını beklerken panolara bakmaya karar verdi Atsumu. Her zaman birçok yazı ve resimle dolu olmasına rağmen hiç kimsenin bakmamasını üzücü bulsa da rast gelmedikçe o da bakmazdı. Tarihi resimlerin asılı olduğu panoyu kısaca inceledikten sonra ya...