2.S RUHLARDAN AKAN KAN

94 86 0
                                    

HELLOOO, UZUN BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. SOLUKLANMAYI UNUTMAYIN.

Ruhlarımız bu kez gerçekten kanıyordu

Hayat ölüyü mü diriltiyordu yoksa ölen insanları başka bir bedende mi geri gönderiyordu hayata bilmiyorum ama bunca yıl bildiğim tüm gerçekler yalanmış dedikçe hep daha fazla gerçeğimle yüzleşmeye başlamıştım.

Bu hayatta artık en kötü şeyin ölüm olduğunu düşünmeye başladıkça en kötü şeyin ölüm değil de ölüm diye gösterilen, ölümün ardına sığınılan yalanlar olduğunu da düşünmeye başlamıştım an itibariyle. Bir elim yerde diğer elim ise midemin üstünde öylece kalakalırken ne diyeceğimi veya ne yapacağımı bilmiyordum. Etrafta duyduğum şeyler neydi bilmiyordum. Öyle ki duyduğum şeyler ses olsa bile beynim ses kavramını bile algılayamayacak kadar bulanmıştı yalanlara. Anlayamıyordum. Anlayamadıkça da delirdiğimi hissediyordum.

Bir insan ne olurdu da delirirdi tek bir neden dışında onu da bilmiyordum. Gerçi ben karşımda duran kişinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığını da bilmiyordum ya, neyse. Ben tam olarak neyi doğru bir şekilde biliyordum acaba? Zira bildiğim şeylerin gün geçtikçe bir yalandan ibaret olduğunu hatırlıyorum. Bir zamanlar yalanlardan nefret eden gençliğim beni nasıl bir yalanın dolanın içine atmıştı böyle?

Otuzu biraz geçmiş bir yaştaydım ama kendimi teyzemden bile yaşlı hissediyordum artık.

Canımın yanıp yanmadığını bile fark edemiyordum çünkü hissetmem için yaşamam gerekiyordu. Oysa ben artık yaşadığımdan bile şüphe duyar olmuştum. Neden aldığım nefesleri hissedemiyordum? ‟Kaldırın bu üç kadını da yerden ve bindirin arabaya. Gidiyoruz," derken gözlerindeki acımasızlığı çok net görmüştüm. Neydi bana karşı olan bu nefretinin sebebi bilmiyor ve bunu da anlayamıyordum. Belki de bilmek ve anlamak istememişti kalbim. Teyzem ve en yakın arkadaşım zorla siyah bir minibüse bindirilirken ben ise bir adamın bedenimi yerlerde sürüklemesine engel olamayarak onunla başka bir minibüse bindirilmiştim. Yağız ve Demir neredeydi? Kurumuş dudaklarım azıcık aralandığında söyleyebildiğim tek şey ‟Na-nasıl olur?" sorusuydu.

‟Tüm gerçekler açığa çıkacak, sadece az daha bekle Dora," derken suratıma büyük bir tiksintiyle bakmıştı.

Ben zaten yıllarımı onu bekleyerek geçirmemiş miydim, daha neyi bekleyecektim ki? Ben onu bu kadar çok severken ve onun için kendi benliğimi kaybederken onun benden nefret etmesine anlam veremiyordum. O benden nefret edemezdi ki. Bir ara bana beni bu hayatta her şeyden çok sevdiğini söyleyen, bana iyi ki var olduğumu ve onun yanında olduğumu dile getiren, bana onu bir tek benim anladığımı söyleyen o insan neredeydi şimdi? Kim öldürmüştü o kişiyi? Kendisi mi?

Karşımdaki bu yabancı da kimdi böyle? Neden nefretle bakıyordu gözlerimin en içine? Araç saatler sonunda ıssız bir yerde durduğunda önce ben ve o, sonra da arkadaşım ve teyzem araçlardan indi, daha doğrusu o kendi isteğiyle indi biz ise zorla, ve bizi bir depoya soktular. Teyzem karşımda, onun arkasında ve sol tarafında kalırken arkadaşım ise yine onun arkasında ve sağ tarafında kalmıştı. İki farklı adam sanki kaçabileceklermiş gibi onların kollarından sımsıkı tutarken bir adam da benim arkamda duruyordu ve ben bir kez daha dizlerimin üstüne çöktürülmüştüm.

O ise karşımda o acımasız ve soğuk bakışlarıyla bana bakmaya devam ediyordu. Onu görmeye bu kadar çabuk alışacağımı zannetmemiştim ama henüz şaşkınlığımdan da kurtulabildiğim söylenemezdi.

‟Anlat çabuk bana her şeyi. Hemen olan biten her şeyi öğrenmek istiyorum. Nasıl olur bu ya, aklım almıyor Lefu?" dediğimde sesimin titremesine engel olamamıştım. Oysa içimde neden bir özlem duygusu vardı?

Geçmişin Yara İzleri(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin