Kurtuluşun Yıkımı

92 87 0
                                    

Bu kurgu fantastik bir kurgu olup hiçbir gerçek kişi ve kurumlarla bir bağlantısı yoktur.

Helloo, yeni bir bölümle daha karşınızdayım. Elimden geldiğince bölümleri çok kısa tutmuyorum çünkü bu konuda şikayetçi olanlar vardı. Bu nedenle gidip gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz kitabı çünkü bölüm uzunluğu tam da istediğiniz gibi:)

Keyifli okumalar dilerim. Oy verip yorum yapmayı lütfen unutmayın💖

Hastanede geçirdiğimiz otuz ikinci saate geliyorduk çünkü ard arda geçirdiği sinir krizleri yüzünden Simay'ı sürekli uyutmak zorunda kalmışlardı. Ben ise çok zorladığım için dikişlerimden birkaçı patlamıştı ve yenilenmesi gerekmişti. Bu süre zarfında ise annemlere telefonumun bozulduğunu ve tamire vereceğimi bu yüzden de onları birkaç gün boyunca arayamayacağımı söyleyip telefonumu kökten kapatmıştım. Tabi bundan önce de patronumu arayıp üstünkörü durumu aktarmam ve işten izin almam gerekmişti.

Hayat her insanın yüzüne maalesef ki gülmezdi ve biz artık hayatın yüzüne asla gülmediği kadınlar olduğumuzu kabullenmeye başlamıştık. Ve bu kabullenişin üzerinden ise sadece yarım saat geçmişti.

‟Öldü diyorlar Eylül, öldü. Ölemez o, beni bırakamaz, ona götürün beni yalvarırım. Bir şey söyle sen, bana inanmıyorlar, o beni bırakmaz diyorum ama kimse bana inanmıyor."

‟Özür dilerim Simay."

Bunlar iki arkadaşın arasında geçen son konuşmalardı.

Simay karşımda ağlamaktan şişmiş ve kızarmış olan gözlerini pencereye dikmiş bir şekilde uzanıyor ben ise diğer odalara nazaran biraz daha uzun ve açılabilen koltukta dizimi uzatmış bir şekilde oturuyordum. Derya Teyzenin ölümünün üstünden de birkaç saat geçmişti ve ben bile bu kadar kendimi boşluğa düşmüş hissediyorken arkadaşımın ne hissettiğini asla kestiremiyordum. Ve ona baktığım her saniye sanki karşımda teyzesi varmış gibi güçlükle yutkunmak zorunda kalıyordum. Simay hep teyzesinin kopyası olmuştu ve ben bundan sonra sırf ona benziyor diye kendinden nefret eder mi onu da kestiremiyordum, diğer hiçbir şeyi kestiremediğim gibi. Demir geleli ve önce Yağız ile sonra da benimle konuşalı on dakika oluyordu.

Yağız da sağlık ocağından ayrılmıştı ve yeniden buradaki işinin başına geçmişti bu nedenle arkadaşıma da bana da artık o bakıyordu. Aramızda da zaten en soğukkanlı olanımız oydu şu anda. Tabi bir de Aslan.

Demir bizimle bir şey konuşacağını söyleyip Aslan bana yardım edince kapının önüne çıkmıştık ve asla kendinde olmayan arkadaşım bu durumu hiç umursamamıştı. O ise bize otopsi raporlarının çıktığını ve Derya Teyzenin bedeninden birkaç parçanın bulunduğunu söylemişti. Aldığım soluklar ciğerlerime ulaşamazken, gözlerimden yaşlar daha fazla akamazken ve her yutkunduğumda tükürüğüm boğazıma bir yumru gibi oturuyorken nasıl kendimi toparlamış gibi görünüp yeniden odaya gelmiştim hiç bilmiyorum. Arkadaşımın cenaze işlemlerine en kısa zamanda başlanması gerektiğini de birimizin söylemesi gerekiyordu fakat hepimiz detaya asla inmememiz gerektiğini de çok iyi biliyorduk.

Odada sadece o ve ben varken Demir işi olduğunu söyleyip gitmiş, Yağız başka hastalarına bakması gerektiğini söyleyip yanımızdan ayrılmış ve Aslan da biraz dinlenmek için evine gitmişti fakat yarın geleceğinin sözünü vererek. Aslında onu da biraz ben gitmeye ikna etmiştim çünkü burada yapacak hiçbir şeyi yoktu.

Simay'ın ailesi ise haberi alır almaz koştur koştur hastaneye gelmişlerdi ve yaşlı anneannesi dışarıda fenalaşmış bir şekilde otururken damadı, yani arkadaşımın babası ise cenaze işlemlerini halledeceğini söylemişti en son.

Geçmişin Yara İzleri(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin