KARANLIK

6.4K 265 86
                                    

"Umarım seni mutsuz eden her şeyden kaçmak için cesaretin vardır."
  Spirited Away

Uyandığımda kendi yatağımda değildim yine.Yataktan kalkıp yerdeki çamaşırlarımı topladım,abiyenin parçaları çarptı gözüme.Kapının dibinde parçalamıştı beni,durduramamıştım,koruyamamamıştım.Komodinin üzerindeki bıçak parıldıyordu ama ben ölmek istemiyordum,Allah korkum vardı.Keşke onunda olsaydı da bana dokunmasaydı.

Odadan koşarak çıkıp kendimi banyoya attığımda omzumdaki bıçak yarası kendini gösterdi aynada,dün gece ona karşı koyduğumda yapmıştı.

Kendimi ne kadar keselesemde geçmedi üzerimdeki pislik.Her yanım içki kokuyordu,her yanımdan zehir akıyordu.

Banyodan çıkıp çay koyduğumda evdeki sessizlik gün yüzüne çıkmıştı,her gün ölüm vardı.Eskiden ne kadarda ses olurdu aslında.Mutfağı salona bağlayan holde babamla yakalamaca oynardım,annem benim tamda durduğum yerde kahvaltı hazırlardı.

Üçümüz kibrit kutusu kadar eve dünyaları sığdırmıştık bizi kendine sığdıramayan dünyaya inat.

Ayak sesleriyle düşüncelerimden uyandım,bembeyaz saçları,kırmızı gözleriyle annem girdi içeriye.Ağlamıştı.Dolaptan kahvaltılıkları çıkarıp masaya oturdum.Bana tepeden bir bakış atıp o da aynısını yaptı.

"O nerde?" dedim net bir sesle.

"Mal gelecekmiş,sabah erkenden çıkmış." Mal dediği şey beni bu evde tutan uyuşturucuydu.Her gece ölüyordum o zehiri bizede bulaştıramasın diye,o ise bunun bedelini benden çıkarıyordu.

Babam öldüğünde on iki yaşındaydım.Gece gündüz beni okutmak için çalıştığından mütevellit masal okuyamazdı bana,lunaparka paramız yetmezdi.Annem onun ardından çok çabalasada mahallenin ona yapıştırdığı 'dul' etiketinden kurtulamadı.Sonra bir gün o çıkageldi,Necdet.Mahalleye yeni taşınmıştı,anneme aşık olduğunu söylemesine rağmen istememiştim onu.Bir şeyler vardı onda,çocuk olmama rağmen hissetmiştim ondan yayılan karamsarlığı.Annem beni ikna edemeyince gizlice nikâh kıyıp gelmişti bir gün,babama ihanet etmişti.Sorduğumdaysa biz babanla görücü usulü evlendik ama ben Necdet'i seviyorum demişti.

Sevgi acıtmaz diyememiştim.

Masayı toplayıp işe gitmek için hazırlandım.Okuldan alındığımdan beri tekstil atölyesinde çalışıyordum.İşimi bile onlar bulmuştu,hayatımı senelerdir içinden çıkamadığım bu mahalleye hapsetmek için ellerinden geleni yapmışlardı.

Hiç kimseyle konuşmazdım,arkadaşım yoktu.Sabahtan akşama kadar çalışır eve döndüğümde dayak yememek için tüm paramı bırakırdım.Necdet annemide uyuşturucu bataklığına çekmesin diye dayaklara bile dayanırdım.Dayak onun en iyi yanıydı aslında.Nadirende olsa eve sarhoş gelirdi ve beni öldürürdü,mecazda olsa ölürdüm ben o yatakta.

Ondan korkmuyordum aslında,onda benim olan bir şey vardı.O şeydi beni hayata bağlayan,Necdet onuda pisliğine batırmasın diye katlanıyordum.Onuda alıp gitmek için Necdet'in kendi kendine ölmesini bekliyordum,arkası sağlamdı çünkü,onu öldürürsem müşterileride beni öldürürdü.

Evin bahçesine girdiğimde güllerimi suladım,bembeyazlardı.Babam dikmişti seneler evvel,bu evdeki tek temiz noktalardı.

Eve girdiğimde oluşan sessizlik çarptı yüzüme,buydu hayatım,çığlık çığlığa bağıramayacak kadar sessiz.Odama geçtim sessizce,uyudum biraz.

Gelen seslere gözümü açtığımda yeni bir kâbus başladı,Necdet gelmişti.Annem ona yemek masası kuruyordu,o ise makarnanın tadına,yemeğin tuzuna laf ediyordu.Bir an anneme tokat atmaya kalktığında önüne geçtim.Konuşmasına fırsat vermeden önüne attım aylığımı,sesini duyarsam midem kaldırmazdı.

Tam mutfaktan çıkarken "Para eksik" dedi hırıltılı sesiyle.Biliyordum ben bu hikâyeyi,her maaş günümde para eksik diyerek döverdi beni.Sabahta odama gelip gülerek yanlış saymışım derdi.Dayak yiyecektim tekrar.

Annem ne kadar onu durdurmaya çalışsa da yedim o dayağı.Ayda bir gün ağır yaralar bırakırdı bedenimde,yüzüme dokunmazdı,yüzüm onun zaafıydı sanki.

Kafamı çarptığım dolabın dibinden burnumdaki ıslaklıkla kalktım.Akan kanı hırkamın koluna silip çıktım evden,bahçedeki beyaz gülün dibine oturdum.Saat gecenin ikisinde sigaramın dumanıyla dertleştim,bak dedim kolumu göstererek burası acıyor.

Sonra göğsümü işaret ettim,bak dedim burası ölü.

Orada kaç adet sigara içtiğimi hatırlamıyordum,bahçe kapısından gelen kedi miyavlama sesiyle ağrılarımı umursamadan yerimde doğruldum.Mahallede süt verdiğim kedilerden farklıydı bu kedi,küçüktü,simsiyahtı.Kucağıma almak için eğildiğimde kaçınca bir iki adım kovaladım.Yakalayamayınca eve gitmek için dönüyordum gözümün önüne bir mendil tutulmasıyla dünyam karardı.

...

"Ulan sokuk herif!Yanlış kızı kaçırmışsın.Birde gelmiş abi affet diyorsun." gelen seslerle uyandığımda evimde değildim.Tepemdeki spot ışıklar gözümü aldığında yattığım yerde doğruldum.

Kırmızı yatak örtüsü,siyah duvarlar,kapalı perdeler,duvarda asılı zincirler,kelepçeler...Nerdeydim ben?!

BÖLÜM SONU

Yanlış Kız(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin