Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...12 Şehit, 12 baba, 12 anne, 12 evlat, 12 aile... Ne söyleyeceğimi bilmiyorum, kelimeler dönmüyor zihnimde, elim varmıyor yazmaya tek söyleyebileceğim şey çok üzgünüm, art arda aldığımız üzücü haberler yüreğimi derinden sarstı. Yeni yıl yeni umutlar dedik lakin yeni yıla giremeden ateş gibi düştü yüreğimize, artık bir son bulsun istiyorum. Anneler-babalar üzülmesin, evlatlar babasız kalmasın istiyorum, keşke istediğimiz herşey olsaydı o zaman işte tek dileğim bizler için, vatanları ve bayrakları için bir dakika bile dinlenmeden, yemeden içmeden, sırf bu topraklarda güneşli günlerimiz eksik olmasın diye canlarını hiçe sayan bütün askerlerimizin sağ olmasını, canlarının yanmamasını isterdim...
Unutmayın, unutturmayın, sadece 45 saniyelik bir haber ile isimleri dahi duyurulmadan, öylesine laf arasında geçsin diyerek kısa bir şekilde şehit oldukları duyurulan şehitlerimizi unutmayın, UNUTTURMAYIN. Ben unutmayacağım...
Işığı sönmeyen ocaklar var ateşin düştüğü...
Biz çirkin çocuklardık, en yakışıklılarımızı- en güzellerimizi- şehit ettiler...
Şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet ailelerine çokça sabır diliyorum.
VATAN SAĞOLSUN 🇹🇷
Yüreğimizin cenneti, ruhumuzun yuvasını bulması ile başlar... Ruhumuzun kıyameti ise yüreğimizdeki cennetin son bulması ile...
18 OCAK 2003, ANKARA
Hiç ummadığınız bir anda hiç ummadığınız bir yerde hayat size binbir kapı açarak umut vaat ederdi. Açılan kapıların ardını göremez ve görmediğimiz içinde seçimlerimizin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu anlayamazdık. Bazen göremediğimiz o hayatı seçer ve seçmek mecburiyetinde olduğumuz o hayatı yaşamaya mahkum kalırdık. Hayatında şanslı olanlar hep kaderin onlara sunmuş olduğu mükemmel bir yaşam ile yollarına devam ederdi. Şansız olanlar ise yoğun sancılı dönemlerden geçmeye mahkum kalarak hayatı hep gri bir gök yüzünden farksız bir şekilde idame ettirirdiler. Şansız ve bahtsız olanlara kimse acımazdı bunlara aileri bile dahildi. Kan kusup, kızılcık şerbeti içseniz yinede kimse sana yardım eli uzatmazdı, hayatın kanunu buydu.
Şanslı olanlar mavi bir gökyüzü ve güneşli bir bahar sabahı gibiydi. Şansız olanlar ise gri bulutların kavradığı kasvetli bir hava gibi... Hep kış mevsimini yaşamaya mahkum birer tutuklu gibi...
İnsanlık merhameti, sağduyuyu, vicdanı yüreklerinde tutmak için yoğun bir mücadele içindeydiler zira kaderin acımasız oyunları zaman geçtikçe daha sert olmaya başlamıştı, bu oyunlardan sağ çıkacak olanlar ise iradelerine sağlam bir sekilde sahip çıkan yürekli insanlar olacaktı. İşte onlardan biri de Dilem ve Mete çiftiydi, meslek hayatları boyunca ikiside bir çok insan ile muhattap olmak zorunda kalmış ve kalmaya da devam ediyorlardı. Kötülüğe acımasızlığa, vicdansızlığa, merhametsizliğe birerbir şahit olan insanlardı ve buna rağmen yüreklerinde ki iyilikten hiç birşey kaybetmeden hayatlarına devam etmeye çalışıyor ve bu duyguları oğullarına gelecekteki çocuklarına aşılamak için her türlü çabayı sarf ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHVES
AçãoTüm engellerine rağmen güçlü bir şekilde her operasyondan sağ çıkan ve sadece kadınlardan oluşan kimsenin bilmediği gizli bir tim ,Kalkan Timi... Eksiklikler sadece kusur bulanlardadır... Kendilerini vatana adamış, özel kuvvetler bünyesinde görev y...