22. Düğün

67 5 45
                                    

Hermione'nin ağzından...

Tüm gece odama kapanıp ağladım. Ciddi ciddi bazı şeyleri bitirmek zorundaydım. Zor geliyordu. Uzun uzun düşündüm. Ondan nasıl vazgeçeceğimi, nasıl unutacağımı. Hiç inanmıyordum yapabileceğime.

Camımdan içeri giren gün ışığıyla zorla yataktan kalktım. Lavoboya gittim. Aynaya baktığımda gördüğüm şey çökmüş gözlerdi. Buz gibi bir suyla yüzümü yıkadım. Annemle de babamla da dün akşam hiç konuşmamıştım. Elbette ne olduğunu soracaklardı. Böyle basit saçma şeyler düşünmek istemedim. Dolabımın karşısına geçtim. Kıyafetlerle uzun uzun bakıştım. En sonunda eşofman ve düz bir tişort geçirdim üzerime. Dolaşmış saçlarımı tarayıp aşağı indim. Annem mutfakta masayı hazırlıyordu.
"Günaydın"
"Ah günaydın kızım. İyimisin dün kötü birşey mi oldu? Odandaki ağlama seslerini duydum"
"Konuştuk işte. Bitti dedim. Sonrada ağladım işte, her ayrılan insanların yaptığı gibi... tüm gece ağladım."
"İstersen dinlen bugün. Gitme çiçekciye"
"Yok hava almak istiyorum iyi gelir"
"Peki sen bilirsin canım. Hadi babanı uyandır"
"Tamam"

Yukarı çıkıp babamı uyandırdım. Ben indikten birkaç dakika sonra o da geldi. Masaya geçtik. Yemek yemek istemiyordum. Tabağımdaki zeytinlerle oynamaya başladım.
"İyimisin kızım? Birşeymi oldu?"
"Yo. Gayet iyiyim"
"Peki"
Kahvaltıdan sonra babam işe gitti. Bende odama çıktım. Küvete su doldurdum. Kıyafetlerimi çıkartıp sıcak suyun içine yattım. Bolca köpük sıkıp gözlerimi de kapayıp kafamı geri yasladım. Hem düşünmek istiyordum. Hemde düşünmek istemiyordum. Bundan sonra herşeyi akışına bırakacağım.

Yarım saat daha suyun içinde yattıktan sonra durulanıp banyodan çıktım. Kumaş bir tulum ve içine de beyaz bir tişort giydim. Islak saçlarımı asa ile kurutup ördüm. Hafif bir makyaj yapıp aşağı indim.
''Anne ben gidiyorum"
"Tamam kızım erken gel düğün için elbise almaya gidicez"
"Tabi ya! Ben onu unutmuşum. Erken gelirim merak etme"
Evden çıktım. Yavaş adımlarla çiçekciye gittim. Madam Rose dükkanın önündeki çiçekleri düzeltiyordu.
"Günaydın efendim"
"Hoşgeldin canım. Sana da günaydın"
"Yardım lazım mı?"
"İçerideki suyu getirirsen sevinirim"
Tezgahta duran suyu alıp Madam Rose'ye verdim. O çiçekleri sularken çantamı çıkartıp askıya astım.
"Canım senin için bugün yapılacaklarların listesini yaptım. Bazen unutuyorum o yüzden liste tutmanın en iyisi olduğuna karar verdim"
"İyi düşünmüşsünüz. Ben işe başlayım o zaman"
Elime verdiği kağıda göz gezdirdim.

Tezgah silinecek
Manolyaların toprağı değiştirilecek
Papatyalardan demetler yapılacak
Zambak tohumları sulanacak

Basit görevlerdi. Birkaç saat içinde biter.
"Madam Rose ben bugün erken çıkabilirmiyim?"
"Tabiki canım istediğin zaman gidebilirsin ama işlerde bana yardım ettikten sonra gidersen sevinirim"
"Tabiki yardım edeceğim"
"Çok güzel! O zaman bende sana kurabiye yapayım sen gitmeden yeriz"
"Peki"
Madam Rose içeri geçince lavobonun önündeki bezleri aldım ve tezgahı sildim. Hemen ardından zambakları suladım. İleride duran 2 kova papatyayı gördüm. Bunları demet yapmam gerekiyordu. Bağlamak için malzemeleride buldum. Papatyaları alıp masaya oturdum. Papatyaları demetlemem 1 saate yakın sürmüştü. O sırada Madam Rose'de geldi. Dışarıdaki çicekleri düzenlemeye geri döndü. Bende elimdeki papatya demetlerini boş rafa koydum.
"Madam Rose, manolyaları buradamı ayarlayacağım?"
"Hayır canım benim mutfağa girdiğim kapıdan içeri gir orada sarı bir kapı var. Orası bahçe. Orada yapman daha iyi olur"
"Tamam"
Manolya saksılarını aldım. Mutfağa girdim. Çok güzel bir mutfaktı. Etrafta rengarenk reçeller vardı. Duvardaki minik resimlerde çok güzel duruyordu. Karşıdakı sarı kapıdan bahçeye çıktım. Minik bir bahçesi vardı. Ama çok güzel bir bahçeydi. Köşede eski bir koltuk takımı. Ve her tarafta çiçekler vardı. Manolyaları yere bırakıp toprak paketlerini almak için geri döndüm. Onları da bahçeye çıkarttım. Yan tarafımda gerekli malzemelerde vardı. 2 saat içinde tüm Manolyaların toprağını değiştirdim. İlk önce hepsini dükkana taşıdım. Daha sonra bahçede dağıttığın yerleri topladım. Dükkana geri döndüğümde Madam Rose masada oturmuş gülen yüzüyle bana bakıyordu. Masada da limonata ve fırından yeni çıktıkları belli olan kurabiyeler vardı. Karşısına oturdum. Limonotalarımızı içip,kurabiyelerimizi yiyip muhabbet ettik.

Romione [𝑘𝑖𝑠𝑠𝑖𝑛𝑔]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin