Ben'in dediği gibi gerçekten harika cup cake yapıyordu. Kendimi onları yerken inlememek için zor tuttum. Gerçekten tek kelimeyle mükemmeldi.
Kafamı pencere tarafına doğru çevirdim. Ben aslında pencereden dışarıdaki orman manzarasına bakacaktım ama gözüme esmer bir bomba çarptı.
Hem de ne bomba!
Giydiği tişörtte bile kasları belliydi. Gözleri saçları gibi siyahtı. En azından uzaktan öyle gözüküyordu. Kollarında dövmeler vardı.
Ve en önemlisi bana bakıyordu.
Hatta sadece baksa iyi olurdu. O kadar rahatsız edici bakıyordu ki ne yapacağımı şaşırmıştım. Önüme döndüm ve masadaki cup cakelerden birini elime aldım. Onun bana baktığını biliyordum. Bu yüzden pek rahat yiyemiyordum. Arada bir ona kaçamak bakışlar atmayı da ihmal etmiyordum.
Evet, o bana bakmaya devam ediyordu. Gözünü bir kez bile kırpmadan bana bakmaya devam etti. Hayatımda ilk defa cesur olup birisiyle göz temasımı kesmemeye karar verdim.
Onun bana baktığı gibi ben de ona bakmaya çalıştım. Gözünü kıpmadan bana bakmaya devam etti. Acaba benim yüzümde bir şey mi vardı?
"Hey, Ben," deyip önüme döndüm. Ben bana baktı. "Efendim," dedi.
"Yüzümde bir şey mi var? Eğer varsa söyle çünkü daha fazla rezil olmak istemiyorum."
"Hayır yüzünde bir şey yok. Bunu da nereden çıkardın?"
"Çünkü şuradaki çocuk bana yüzümde bir şey varmış gibi bakıyor."
"Hangi çocuk?" Elimle fazla göze batmadan cam kenarındaki masayı gösterdim.
"Orada kimse yok ki," dedi. Gözlerimin bir an için yuvalarından çıkacağını düşündüm. Nasıl yoktu? İşte orada oturuyordu. Acaba ben mi delirdim diye düşünmekte haksız değildim.
"Nasıl görmezsin? İşte orada," dedim. Bana delirmişim gibi baktı. "Orada birisi yok Hanna," dedi.
Kafamı tekrardan cam kenarındaki masaya çevirdim. Gerçekten de orada kimse yoktu. Hayır delirmiş olamazdım.
Kesinlikle yemin edebilirdim. Oradaydı.
Biz onunla bakışmıştık. Evet, orada siyah saçlı bir esmer bomba vardı. Ama saniyeler içinde gözden kaybolması bana pek mümkün gibi gelmiyordu. Ben'e karşı saçmaladığımı hissettim. "Özür dilerim, ama oradaydı Ben. Sana yemin ederim o masadaki erkek bana bakıyordu. Oradaydı işte," dedim. Gözlerini kısarak bana baktı. "Bana deliymişim gibi bakma."
"Sorun etme Hanna. Gitmiş olmalı," dedi. Evet gitmiş olmalıydı.
"Haydi eve gidelim artık. Annemin leziz yemeklerini soğuk yemek istemiyorum," dedi.
"Tamam," diye onayladım onu. Masadan kalktık ve Ben masanın üzerine yediklerimin parasını koydu.
"Ben hallederdim," dedim.
"Sorun yok, benden," dedi ve tatlı tatlı gülümsedi. Ona kızamıyordum bile.
"Haydi bir an önce eve gidelim. Kurt gibi acıktım Hanna."
(Biliyorum, biliyorum. Bölümler kısa diyorsunuzdur. Ama sadece şu anlık kısa. Daha ileride uzun bölümler yazacağım. Sizi seviyorum. En derin sevgilerimle...)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğuş
FantasyHerkes orta çağ efsanelerini bilir. Kurt adamlar, vampirler, iblisler, cadılar, büyücüler ve daha niceleri. Peki ben size bunların gerçek olduğunu söylesem? Tabii bana inanmazsınız. Bu hikayedeki Hanna da ilk başta inanmamıştı. Ta ki onların gerçekt...