(Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.)
"Ben!" Merdivenlerden aşağıya doğru bağırdım. Koridordaki odaların kapıları kapalı olduğu için koridor biraz karanlık kalıyordu. Ben asla karanlıktan korkmazdım. Fakat şu an içimde anlam veremediğim bir korku vardı. Sanki birisi koridorun sonundaymış gibi hissediyordum.
Tekrardan bağırdım. "Bennet!" Bu sefer tam adıyla seslendim.
Koşarak yanıma geldi. Nefes nefeseydi. "Tanrım," dedi. "Ödümü patlattın. Öyle bağırınca bir şey oldu sandım."
"Sakin ol. İyiyim," dedim. Onu biraz rahatlatmaya çalıştım. Endişesi gözünden okunuyordu.
Elimdeki güle baktı ve kaşlarını çattı. "Bunu nereden buldun?" diye sordu.
"Odamdaydı. Bunu sen mi koydun diye soracaktım ben de sana."
Çatık kaşlarını daha da çattı. "Anne!" diye aşağıya doğru bağırdı. Hey, neler oluyor burada?
"Teyze!" diye bağırmaya devam etti. Annem ve teyzem koşarak yanımıza geldiler.
"Neler oluyor Bennet?" diye sordu annem.
Teyzem elimdeki güle baktı ve aynı Bennet gibi kaşları çatıldı. "Aman Tanrım, Jules bunu görmen gerek," dedi teyzem. Annem elimdeki siyah güle baktı.
"Hanna bunu sana kim verdi?" diye sordu. Burada bilmediğim bir gizem dönüyordu.
"Odamda buldum anne. Hiç kimse vermedi. Sakin olun." Elimden gülü aldı ve cebinden çıkarttığı çakmakla gülü ateşe verdi. Karanlık koridor yanan gülle aydınlandı.
"Anne sen delirdin mi?"
"Hanna bir daha odanda ya da başka bir yerde gül bulursan gülü sakın eline alma. Gülü yak anladın mı?"
"Bu gül muhabbetini biri bana açıklayabilir mi?"
Koridorda sessizlik oldu. Kimse tek kelime etmedi.
"Haydi ama bir şeyler söyleyin. Nedir bu gül olayı?" Teyzeme baktım. O da bana kaçamak bakışlar atıyordu. Ben bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı.
"Hayır Ben. Bilmeyecek," dedi annem.
"Neyi?" diye sordum.
"Hanna, bak hiçbir şey bilmek zorunda değilsin. Sana bunu anlatmak istemiyorum."
"Anne şu an hepiniz deli gibi davranıyorsunuz. Lütfen biri bana bu gül olayını açıklasın."
"Üzgünüm teyze, ama Hanna'ya bunu anlatmamız gerek. Yoksa kendisini diğer tehlikelerden koruyamaz. Bugüne kadar ona olanları anlatmaman da bir hataydı," dedi Ben. Şu an içten içe Ben'e teşekkür ediyordum. Eğer o olmasaydı bana bu gül saçmalığını kimse açıklamayacaktı.
Annem hiçbir şey söylemedi. Bennet ve ben merdivenlerden aşağı indik. Evden çıkıp bahçeye gittik.
"Evet," dedim. Bir yerden söze başlamak gerekiyordu. "Bana olanları açıkla."
"Sana her şeyi anlatacağım fakat bana korkmayacağına dair söz ver. Ayrıca sonuna kadar dinleyeceğine de."
Biraz tereddüt ettim. "Söz mü?" diye sordu.
"Evet," diye mırıldandım. Derin bir nefes aldı. "Bu güllerin bir anlamı var. İnsanlar güllere başka anlamlar yükler ama biz daha farklı anlamlar yükledik."
"Biz derken?"
"Şöyle ki, her renk gülün başka bir anlamı var. Biz güllere duygu değil ırk anlamı yükledik." İç çekti. "Kırmızı gül vampir ırkını temsil eder. Pembe gül cadı ırkını, turuncu gül büyücüleri, kahverengi gül kurt adamları, sarı gül perileri, beyaz gül melekleri temsil eder."
"Peki," dedim. Bunlar kulağa mantıksız ve saçma geliyordu. Bu çılgınlığın içinden hemen çıkmalıydım.
"Siyah gül ne?"
Derin bir iç çekiş sesi duydum.
"İz sürücüleri temsil ediyor."
"İz sürücü de ne demek oluyor?" Aklım karışmıştı. Tüm bunlar da neyin nesiydi?
"İz sürücü iblislerin peşindedir. Onlar insanları iblislerden korumaya çalışıyorlar."
"Peki, biz dedin az önce. Bir derken neyi kast ettin?"
"Hanna, biz de bu güllerin temsil ettiği bir ırktanız."
"Hangi ırk?"
"Büyücü," dedi.
"Şaka mı yapıyorsun?" diye sordum. Evet, bunların hepsi birer şakaydı. Bu gerçek olamazdı. Değil mi? Büyücü, vampir, kurt adam, peri gibi varlıklar yoktu. Bu orta çağın uydurduğu saçma birer efsaneydi. En azından ben öyle biliyordum.
"Annem ve teyzemle bir olup bana şaka mı yapıyorsunuz? Bu gerçekten komik değil Bennet."
"Hayır Hanna. Sana şaka falan yapmıyoruz. Bu anlattıklarım gerçek."
"Ne yani sen de mi büyücüsün? Teyzem ve annem de mi büyücü? Ben de mi?"
Kafasını yere eğdi. "Evet," diye mırıldandı.
"Kahretsin!"
"Sakin ol, Hanna."
"Benimle dalga geçmeyi bırakın. Bir nisanda değiliz tamam mı?"
"Bu bir nisan şakası değil." Ses tonu kararlıydı.
"Bu saçmalıklara inanmamı bekmeliyorsun değil mi?"
"Bunlara saçmalık demeyi kes!" diye bağırdı.
"Dinle beni Bennet. Bu gül olayını merak ediyordum evet, ama sen de bana bunu açıklayacaktın. Bana saçmalık anlatmayacaktın. Şimdi bana bu gül saçmalığıyla ilgili mantıklı bir açıklama yapmak zorundasın," dedim.
"Kahretsin Hanna!" diye gürledi. "Bu anlattıklarım saçmalık değil."
Arkamı döndüm ve hızla eve doğru yürümeye başladım. Bunların hepsi birer saçmalıktı. Hızla evin içerisine girdim. Annem ve teyzem yanıma geldi.
"Ne oldu?" Soruyu soran annemdi.
"Anne şaka mı bunların hepsi?"
"Hayır."
"Siz delisiniz. Cidden bunlara inanmamı beklemiyorsunuz değil mi?"
"Keşke sana daha önce anlatsaydım." Annemin iç çekişlerini umursamadan merdivenlerden çıkmaya başladım. Bunların hepsi birer saçmalıktı.
Hepsi saçmalıktı...
Saçmalık!
Odama girdim ve kapıyı kapattım. Hızla yatağıma koştum ve yatağa sırt üstü yattım.
Siyah gül...
İz sürücü...
Bugün gördüğüm ve Ben'in görmediği gizemli esmer bomba...
Hey, bir saniye!
Cama atılan şey de neydi öyle? Koşarak camın yanına gittim. İçim pır pır ediyordu. Yüreğim ağzıma gelmişti. Camdan dışarı korku içerisinde baktım. Cama vuran şey bir kozalak olabilirdi. Çünkü dışarıda hiçbir şey görmemiştim.
İçimden ilahiler okuyarak yatağıma uzandım ve yorganımın altına girdim. Hemen uyumalıydım. Yoksa bu gece gereğinden fazla uzun olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğuş
FantasyHerkes orta çağ efsanelerini bilir. Kurt adamlar, vampirler, iblisler, cadılar, büyücüler ve daha niceleri. Peki ben size bunların gerçek olduğunu söylesem? Tabii bana inanmazsınız. Bu hikayedeki Hanna da ilk başta inanmamıştı. Ta ki onların gerçekt...