Sabahın ilk ışıklarında gözümü açtım. Güne başlamak için çok erken bir zaman dilimiydi, fakat uyuyamıyordum. İçimde kıpır kıpır eden bir his vardı. Kötü haber; bu his hiç iyi hissettirmiyordu.
Cadılarla yapacağım anlaşma konusunda hâlâ daha emin değildim. Maria'nın bana tanıdığı üç gün bugün doluyordu. Kesin bir karar vermeliydim.
Yatakta bir sağa bir de sola döndüm. Yapacak pek fazla bir şeyim yoktu. Yeniden uyumaya çalıştım, fakat uyku tutmuyordu. Hem güneş de doğmuştu zaten. Ben de yataktan kalkmaya karar verdim.
Rutin işlerimi hallettikten sonra üzerimi değiştirdim. Pijamanın verdiğini rahatlığı hemen arar oldum. Aynanın karşısında saçlarımı düzleştirdim ve biraz makyajı yaptım.
Odamdan çıkacakken anlık bir duraksama yaşadım. Aşağıya inersem, Jules'le kısa bir yüzleşme anı gerçekleşecekti. Buna hazır mıydım?
Derin nefes alarak odamdan çıktım. Merdivenleri yavaş yavaş indim. Mutfağa girdiğimde kalbim adeta ağzımın içinde atıyordu.
Üvey teyzem ve üvey annem mutfakta karşılıklı oturuyorlardı.
Jules, beni görünce "Bugün erkencisin," dedi.
Zorla tebessüm ettim. "Evet. Günaydın," dedim ve buz dolabına doğru yöneldim.
"İyi uyudun mu?"
Dönüp Jules'e baktım. "Evet. Neden?"
Ellerini havaya kaldırarak "Sordum sadece. Kızmana gerek yok," dedi.
"Kızmadım." Buzdolabından aldığım süt kutusunu masaya götürdüm.
Üvey teyzem -ona ne diyeceğimi bilemiyorum. O, her şeye rağmen benim öz teyzem gibi- "Sabah enerji toplamak için iyi bir seçim," dedi.
Yerime otururken "Anlamadım. Ne iyi bir seçim?"
Gülümsedi. "Süt."
Cevap olarak kafamı salladım.
Çok sessiz geçen bir kahvaltının ardından Ben mutfağa girdi. "Günaydın, millet."
Sofradan kalktım. "Hadi, okula götür beni."
"Bu ne acele?" diye sordu Ben.
"Geç kalacağım."
"Ne geç kalması? Bekle biraz. Kahvaltı etmedim daha."
"Saatten haberin var mı, Bennet? Bunca saat neden gelip kahvaltı etmedin? Beni okula götür. Sonra yaparsın kahvaltını."
Gözlerini devirdi. "Emriniz olur."
Mutfaktan beraber çıktık. "Bir daha," dedi. Ona baktım. "Bana emir verme."
"Sana emir falan vermedim."
"Mutfakta öyle gibi geldi."
Evden çıkınca durdum ve kollarımı kavuşturdum. "Senin derdin ne, Bennet?"
"Sadece bana emir verilmesinden hoşlanmıyorum."
"Eminim öyledir," dedim ve arabasına bindim.
Şoför tarafına bindiğinde "Neden somurtuyorsun?" diye sordu.
Ona inanamayarak baktım. "Sabah sabah tüm enerjimi aldın, Ben."
"Özür dilerim. Hadi, bu son beş dakikayı unutalım."
Sinirle "Unutamam," dedim.
Birkaç saniye sessizce yüzüme baktı. Daha sonra "Tamam," dedi ve arabayı çalıştırdı.
Bu son günlerde, dün akşam Ben'in dediği gibi çok fazla duygu patlaması yaşıyordum. Gerçekten çok yorulmuştum. Bunu şimdi anlıyordum. Üzerimde koca bir yük var gibiydi. Her an altında kalabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğuş
FantasyHerkes orta çağ efsanelerini bilir. Kurt adamlar, vampirler, iblisler, cadılar, büyücüler ve daha niceleri. Peki ben size bunların gerçek olduğunu söylesem? Tabii bana inanmazsınız. Bu hikayedeki Hanna da ilk başta inanmamıştı. Ta ki onların gerçekt...